4 Ocak 2024 Perşembe

 

BOĞA BURCUNDA YÜCELEN AY

“KAPI DEĞİŞMEKLE KADER DEĞİŞMEZ”

Sadreddin Konevi hazretleri Nefahat isimli kitabında (Molla Cami’nin Nefahat Ül Üns’ü ile karıştırılmasın) ; kendisini Muhyiddin Arabi hazretlerinin gerçek ve son varisi olarak işaretler. Pek çok eserinde de “onunla aynı zevke ortak ” ve “bilgilerinin kaynağına ve aslına muttali olmaktan” söz eder. Bu mühim yaklaşım ilmi kuru kuruya öğrenmek ile “marifetullah” denilen ilmin hikmetini yakalamak,  özüne inmek, yani “Ben âlemi insan, insanı da marifetime ulaşsın diye yarattım” Kudsi Hadîsinde işaret edilen mertebe arasındaki farkın izharı olarak da değerlendirilebilir. Elbette Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi “İnsan”dan kasıt O! Allah’ın Sevgilisi…

İnsanın hakikati” denilince “Hakikati Ferdiyye”nin mânâsı içinde, bilse de bilmese de, iman etse de etmese de her insan O’ndan bir nasibe sahip. İşte İnsan ve Âlem arasındaki kuvvetli bağ da böyle… Birbirinden kopması mümkün olmayan bir zincir… Bu âlem içinde dünyamıza ait feleklerin dönüşünde de her insanın bir nasibi, bağı ve kaderin sürekli “zamanın raksı” içindeki “bir yuvarlakta” dönüşü var. Her insan kendi marifetine ulaşmak için “nefsini bilmek” ve “Rabbini bilmek” zorunluluğunda. Bu öyle bir zorunluluk ki, insanın bunu gerçekleştirmek ve bu şuura ulaşmak için bir çaba sarf edip etmemesi fark etmez; dönüş tamamlanacak.

Üstad Necip Fazıl’ın “Zamanın raksı ne bir yuvarlakta?” dediği bu feleklerin dönüşündeki hikmet, insan ve insanın kendisini bilmesi için dönüşünü mutlak tamamlayacağı, kendisini gerçekleştireceği hakikatinin işaretidir. Saatinizin alarmını kurmak gibi düşünün. Vakit tamamlandığında uyusanız da uyumasanız da alarm çalacak. Her gezegenin dönüşü insanın uyanışı için bir alarm gibi çalışır. Yapmanız ve olmanız gereken noktaya doğru sürükler. Sizden isteneni yapsanız da yapmasanız da saat hep işler. Yapmak istemediğiniz şeyler yapmanız için cebren önünüze bırakılır ve “nefs terbiyesi” bu noktada hareket geçer.

Nazım Kıbrısî hazretlerinin bir sohbetinde söylediği gibi: “Kapı değişmekle kader değişmez.” İnsan düzeltmesi gereken durumunu düzeltmediği sürece, nereye giderse gitsin, ne yaparsa yapsın, hep aynı sıkıntılarla yüzleşecek. Nefs terbiyesi “Rabb” in kendini bildirme süreci otomatik olarak işleyecek. Âlem – İnsan, İnsan – Marifetullah ilişkisi…

Mevlâna hazretlerinin güzel dizelerinde dirilen “remz şahsiyet”…

“Canında bir can var, o canı ara…
Beden dağında bir mücevher var,
o mücevherin madenini ara…”

Kadim bir bilgi olan astroloji ilmi insanlık tarihi boyunca varlığını yeryüzünün her yerinde ve her kavimde göstermiş insanlığın “ortak şuurunda” var olan bir ilim diyebiliriz. Bu ilmin olmadığı tek bir medeniyet gösterilemez. “Tarih Sümer’le başlar” diye sloganlaştırılan, bilinen ilk yazılı medeniyet olması sebebiyle Sümer ile başlayan yazılı tarih sürecinde, bu ilmin medeniyetin en mühim dinamiklerinden olması da gözden kaçmasın.

Günümüzde bilinen en eski yıldız isimleri M.Ö 1800 yıllarında, eski Babil dilinde “Gecenin Tanrılarına Dua”  kitabında geçer. Yine bu dönemde, Hammurabi hanedanlığının ilk yarısına ait yıllarda, içinde gök işaretlerinin bulunduğu bir seriden bahsedilir. 70 tabletten oluşan serinin adı “Enuma Anu Enllil”…

Bir araştırmacı şu bilgiyi veriyor:  “Eğer Tanrı SİN (AY) yavaşça kaybolursa, ülkede kıtlık olacak” denmektedir.

“63 tabletten oluşan Venüs tabletleri ise Babilliler zamanında İŞTAR olarak bilinen VENÜS’e  ait gözlemleri içerir. İlk yıldız kataloğu olarak geçen “MUL APİN” (mul: yıldız) M.Ö 1000 yıllarına ait… (Göklerin Bilgeliği – Hakan Kırkoğlu)

Güneş sistemimizde ve bulunduğumuz Samanyolu galaksisinde dönüp duran yıldızların, kendi yörüngelerindeki seyahatlerine bakıldığında, mitolojik boyutta onlara ithaf edilen hikâyelerin, hem gezegen ve yıldızların oluşum bilgileri olduğunu, hem de o gezegen yahut yıldızın temsil ettiği “insani şuur”daki yerini reddedemeyiz. Dolayısıyla “Ben kimim?” sorusunun, birlikte döndüğümüz âlemin cevaplarıyla aynı olduğu görülecektir. Bu sorunun cevabı hem insan hem âlemde “insan şuuru “ile cevabını bulacak.

Sıradan bir insanın gökyüzünü inceleyip günü gününe not etse dahi bu bilgilerin insan ile bağını ve etkisini kurması muhale yakındır. İBDA Külliyatının temel tezlerinden olan “Peygamberler Olmasaydı Medeniyet Olmazdı” ölçüsü esas alındığında, içinden çıkılmaz gibi görülen bu sorunun cevabı yerine oturur. Günümüz medeniyetinin “uzaylılar” algısı ile neredeyse insanların zihinlerini harap ettiği şu süreçte; biz uzaylıların değil nebevi bir medeniyetin, kültürün insanî hakikatini sunma çabası içinde olmalıyız.

Meryem sûresi 56. ve 57. Ayet meâlleri:  “Kitapta İdris’e dair söylediklerimizi de an. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik.” İdris (as) ın hesab ve yıldızlar ilmi konusunda özel bilgilere sahib olduğu kaynaklarda anlatılır. Adem (as)’dan sonra ilk yazı yazan ve ders veren vasfından dolayı İDRİS ismini aldığı söylenir. Konumuz İdris (as) olmadığı için tekrar dönmek üzere medeniyetlerin ve şehirlerin kurulması ilmin yayılması ve onun öğretmenlik vasfı ile Hz. İdris’i bu ilmin yayıldığı merkez olarak belirlemek istedik. Hani “nereden geliyor bu suyun kaynağı?” denildiğinde…

“AY BOĞA BURCUNDA YÜCELİR!”

Ptolemaios‘un Tetrabiblos isimli eseri de bu bilgilerin en eski kaynaklarındandır. İskenderiye’de M.S ikinci yüzyılda yaşamış olan Ptolemaios bu eseriyle o döneme ait bütün Mezopotamya astrolojisini derlemiştir. Bu eser batıda asrtolojinin İncil’i olarak ifade edilir. Bu büyük astrolog Rönesans’a kadar etkisi sürecek olan Dünya merkezli kozmolojisini de “Almagest (Sintaksis)” isimli eseriyle ortaya koymuştur (1).  İşte bu kadim öğretilerden gelen kadim bilgi olarak Ptolemaios’a ait ifade : “Ay Boğa Burcunda Yücelir.”

Salih Mirzabeyoğlu’nun Ölüm Odası tefrikasının  315. Bölümüne ait başlık: YENGEÇ (TENZİH ŞUURU)… Bu ifade astrolojiyle ilgilenenler için yepyeni bir sayfa mahiyetinde hayret verici ve hayranlık uyandırıcıdır. Yengeç mevzusuna şuur seviyesinde “insanî” bir makam vermiş, insani hakikat mertebelerinde astroloji ilmi için ayrı bir sayfa açmıştır. Bu burca tenzih makamının verilmesi bir ilktir. Ancak “yenileyicilik” mertebesinde bir Mimar-Boğa’nın açabileceği yepyeni bir kapıdır bu.

Sadreddin Koneviİbni Arabi hazretlerinden aldığı ilmin, Mehdi devrine kadar kendisinden sonra bir devamı olmadığını üzülerek şu sözlerle ifade etmiş: “Çadır o çadır, fakat kadınlar, o çadırların kadınları değil.” Hatta Mehdi’ye ulaşan talebelerine kendisinin selamını iletmelerini ister. (2) (Fususu’l Hikem’in Sırları – Sadreddin Konevi  shf 12 – 13)

Tilki Günlüğünde bize verdiği doğum bilgilerine dayanarak çıkardığım; doğum anı harita bilgilerinden aldığım verilere göre, onun AY ve YENGEÇ burcu ile yakın ilgisi olan yıldız bilgilerine baktığımızda, yazılarında dokuduğu ilimle, kendi yıldız haritasını nakşettiğini görmemek mümkün değil.

BOĞA BURCUNDAKİ GÜNEŞ …  AY’ın evinde… AY: Yaratılış, Rabb, beden, nefs, terbiye, Hz. Adem’in makamı, günlerden Pazartesi, madeni gümüş, anne, hafıza, halk … Yengeç: Soğuk ve nemli, gece burcu, ketum, koruma, besleme, annelik yapma, güvenlik, duygular, mizaç, hafıza, tarih, vücutta göğüs ve mide…  “Ben KİM’im” … Güneş: KİM olduğunu bilmek… Ruh… Nefes… Ateş…

“Ben KİM’im”… Güneş’i Boğa Burcunda…

Yönetici gezegeni Venüs olan Boğa burcunun feminen ilkelerle bir arada anıldığını  görürüz.  Çünkü Venüs hep dişilik sembolü olmuş ama ilginçtir ki Akadlar onu Sümer medeniyetindeki İnanna’dan kendi dillerinde “bereket, aşk ve savaş tanrıçası İştar” olarak çevirmişlerdir. İştar’ın batı dillerinde kullanılan karşılığı, “yıldız” anlamında “star” (İngilizce), “Stern” (Almanca)’dır. Batıda, haftanın her günü Güneş, Ay ve beş yıldız (bazıları aslında gezegen) ‘dan birine tapınılırdı. (Vikipedi – İştar)

Dişiliğin anaç sembolizmi yoktur Venüs’de. O anaç unsurlar dişilikte Ay’a aittir. Venüs hem Boğa burcu hem de Terazi burcunun yöneticisidir. Boğa toprak elementi yani maddi âlem ile ilgili tüm düzenin şekillenişini temsil ederken, Terazi de hava elementi, hukuk ve ikili ilişkiler yönetimi, halk yönetim sanatı, anlaşmalar, diplomasi,  savaş ve barış, adalet üzerinde hakimdir. Venüs’ün Esma ül Hüsna’dan HAKÎM ismi ile de bağlantılı olması dikkat çekici… İşte bu dişilik anaç değil ama hakîm ve sahip olma, hikmet ile işlerini yönetme üzerine ortaya çıkar.

Boğa Burcu’nun; sanat ve beceriklilik, el sanatları, şekillendirme, maddenin şekillendiği burç, suret, güzellik, güzel yüz, resim gibi kelimeler ile alakalı… Bu burcun en göze çarpan özelliği maddi değerler üzerindeki hâkimiyeti, bina etme, mimarlık, ticaret, para kazanma yeteneği, HAKÎM olma…  Elementi toprak, geceye ait, soğuk ve kuru bir tabiat, vücutta ense ve boyun…

Salih Mirzabeyoğlu’nun haritasından devam ettiğimizde:

Ay Kova burcu’nun son derecesinde… 29 derece… AY BOĞA Burcu’nun evinde… İkinci evde… BALIK burcunda…

Güneş Boğa Burcu’nun 18. derecesinde… GÜNEŞ’i AY’ın evinde… Dördüncü evde… BOĞA Burcu’nda… Hatırlayalım: “Ay Boğa Burcu’nda yücelir”.

Sembolik olarak gördüğümüz bu durum; Güneş Ay’ın evini yüceltmede Boğa Burcu’nda, Ay Boğa Burcu’nun evinde yücelmede BALIK Burcunda… Karşılıklı ağırlama halinde… Astrolojide yücelme denilen bu mânâ iki sembolün birbirleri içinde çok iyi çalıştığını anlatır.

Bütün bunlar Yengeç burcunun tenzih şuuru olarak değerlendirilmesinden süzebildiklerimizin bir kısmıdır. Muhyiddin Arabi hazretleri kendi devrinde birçok ilimde olduğu gibi astrolojinin de İslâmî kâinat görüşü etrafında yol haritasını çizmiş, yenileyici rolünü oynamıştı. “Eserde derinleşen” Mirzabeyoğlu’nun bu yönüyle Arabî mizaç taşıdığına dair ifadesi de meydandadır. Bunun şahitlerinden birisi de Yengeç ve Tenzih Şuuru bahsidir.

Bu konuyu burada bırakmayacak ve Kumandan’ın yıldız haritasından ilhamla mevzu etrafında gezinmeye devam edeceğimizi “inşallah” kaydıyla belirtelim.

Ayşın AKYILDIZ –  ADIMLAR Dergisi
Ağustos 2016

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
– FUSUSU’L HİKEM’İN SIRLARI – SADREDDİN KONEVİ – TERCÜME: EKREM DEMİRLİ – İZ YAYINCILIK 2009
– PTOLEMAIOS – TETRABIBLOS 1, TÜRKÇESİ VE YORUMLAR: DEVRİM YILMAZER – ZODYAK YAYINLARI 1.Baskı, Mayıs 2014
– GÖKLERİN BİLGELİĞİ – HAKAN KIRKOĞLU – DOĞAN KİTAP 1. BASKI TEMMUZ 2005


 

TARİHİN SAVAŞ YAZDIĞI ZAMANLAR VE GÖKYÜZÜ

TARİHİN SAVAŞ YAZDIĞI ZAMANLAR VE GÖKYÜZÜ

Ptolemaios der ki: “Yıldız konfigürasyonları uzun zaman aralıklarından sonra öncekilerle az veya çok benzeşebilir; ancak hiçbir zaman onlarla bütünüyle aynı olamazlar“. Yani gökyüzünde bir döneme ait gözlemlenen yıldız konumları ile daha sonraki benzeşen konumlarda aynı şeyler yaşanmaz. Ama benzerlik nispetinde ihtimallere dair yakın bir fikir edinilebilir.

Tarih tekerrürden ibarettir” sözü bu durum ile çelişmiyor. Bilakis insanların değişmeyen davranış biçimleri karşılığında hep aynı kısırdöngü insanlık tarihinin yazgısı olmuş. Yıldızların aynı konumlarda olmasına bakmaksızın birbirine benzeyen yıldız konumları da benzer olayların yaşandığını yahut yaşanabileceğini gösteriyor. Elbet olayların tıpatıp aynı yaşanması beklenmez; çünkü insan ve kader döngüsü bir sır etrafında döner. Başrol kahramanları değiştikçe olaylar da onların tavırlarıyla yön değiştirir.

Bu mevzua böyle başlamamın sebebi Türkiye’nin Suriye sınırları içinde bir operasyona başladığı gün ile Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nda İngiltere’yi bombalamasının aynı zaman dilimine denk düşmesi… Bu kesişme sebebiyle İngiltere’nin bombalandığı günün astroloji haritasını çıkardım. Acaba günümüz astrolojik etkilerinin tetiklendiği süreçle yakın mânâlar var mı?

SIFIR NOKTASI… ASLAN’IN KALBİ: REGULUS

Türkiye’nin harekât tarihinde, Başak burcundaki Güneş’in SIFIR derecede Regulus sabit yıldızı ile kavuşum halinde oluşu; yani Güneş Regulus kavuşumunun SIFIR noktasında oluşu çok dikkat çekici. Çünkü aynı kavuşum Almanya’nın 2. Dünya Savaşında İngiltere’yi bombaladığı gün de mevcut. Sıfır derecede Başak Burcu’ndaki Güneş iki haritada da Regulus ile kavuşumda. Ama Almanya’nın haritasında Güneş Regulus kavuşumuna Mars da eşlik ediyor ve bu üçlü, güçlü bir şekilde Başak Burcu’nda sıfır derecede birleşiyor. Günümüz haritasında ise Başak burcundaki stelyum -yani gezegen birikimi- daha da ilginç. Merkür, Venüs, Jüpiter kavuşumunun ve Kuzey Ay Düğümünün eşlik ettiği harita hadiselerin seyrinin farklı yönlerine dikkat çekiyor. Almanya’nın haritasındaki stelyum ise Jüpiter, Satürn, Uranus gezegenlerinin kavuşumu ile Boğa burcunda gerçekleşiyor. Her iki harekât toprak elementinde -Başak ve Boğa- gerçekleşiyor.

Haritalardaki mühim ortaklık Regulus’un Güneş ile kavuşumdaki önderliği. Ve farklı biçimlerde de olsa Mars kavuşumu. Regulus “Aslan’ın Kalbi” olarak anılır. Dört Kraliyet yıldızından birisi… Ona KUZEYİN GÖZCÜSÜ denir. Özellikle Persler Regulus’a çok önem atfetmiş ve mitolojilerinde dünyayı yöneten Kral Feridun ile bağlantılı olarak değerlendirmişler.

Regulus: Aslanın Kalbi… Buradaki mitte öne çıkarılan vurgu şu; askeri başarılar kazanabilirsiniz ama öç ve intikam hırsıyla hareket ederseniz elde ettiğiniz tüm başarıları kaybedersiniz. Hitler’i hatırlayın. Zalimlik, yıkıcılık, öfke ve intikam, nefsin arzularının hâkimiyeti bu yıldızın tesirinde gerçekleştiğinde başarı görüntüsü birden bire tersine döner. Çünkü “Aslanın Kalbi” tüm gücünü o kalpteki yücelikten alır. Kalp bozuldu mu, güç tersine döner.

Cesur ve büyük bir liderin sembolü olan Regulus, Mars ve Jüpiter karakterinde… Bu özellik cesaretle girişim yapılan tüm ortamlarda başarı verir. Hele haritada Mars veya Jüpiter ile kavuşumda ise…

İlginçtir ki, Britanya için hazırlanan istilânın adına “Denizaslanı Operasyonu” denmiş. Almanya çok cesur ve gözü kara girdiği bu harekâttan başarıyla çıkamadı. İngiltere ile yaptığı hava savaşı onlar adına hezimetle sonlandı. Bunun en büyük sebebi İngiltere’nin radar teknolojisini geliştirmesi ve böylece hava saldırılarını önceden görüp püskürtmesi olarak işaretlenir. Bu Almanların hiç beklemediği bir durumdu ve yeni teknoloji “sürprizi” bu savaşın kaderinde etkin olmuştu. Haritada Uranüs’ün ani, beklenmedik ve üstelik teknolojik bir sürprizi temsil ettiğini görüyoruz ki, Uranüs astroloji sembolizminde beklenmeyeni beklemek, ani değişimler ve teknolojinin işaretidir. Uranüs bu noktada saldırıyı temsil eden Regulus -Güneş – Mars kavuşumuna kare açı yapıyor. Kare açı ise cesurca öne atılarak yapılacak bu saldırıda, karşılarına çıkacak ve onları zorlayacak bir sürprizi işaretliyor. Üstelik bu sürpriz mühim bir teknolojik gelişme.

Bu saldırı haritasındaki en göze çarpan ve Türkiye’nin sınır ötesi harekâtıyla ortak olan açı, AY’ın 29 derecede KOÇ burcunda, Güneş – Mars ve Regulus ile üçgen bir açı kurmuş olmasıdır. Bu durum Almanlar’ın yaptığı operasyonun çok düşünülmeden, hesapsız bir duygusallıkla gerçekleştiğini düşündürüyor. 29 derecedeki bir gezegen -hele bu değişken ve hızlı hareket eden Ay olunca- durumun ve şartların her ân değişebileceğini temsil eder. Çünkü gezegen bir sonraki burca geçiş hazırlığındadır.

Suriye topraklarındaki harekât ise biraz daha sağlam bir duruş ihtimâlini içinde barındırmaya müsait. Bu haritada AY iki derecede BOĞA burcunda (yücelmede, kuvvetli) ve üstelik URANÜS ile kavuşum hâlinde… Aynı zamanda yine Almanya haritasındaki gibi AY – GÜNEŞ – REGULUS kavuşumuna üçgen bir açı ile bağ kurmakta… Fakat bir fark var: AY URANÜS kavuşumu Türkiye’nin harekâtındaki en büyük sürpriz… Bu haritada URANÜS KOÇ burcunda ve BOĞA burcundaki AY ile kavuşumda. Yani yine Koç burcunda ve Uranüs ile ani ve hızlı bir şekilde değişebilecek şartları ve sürprizleri işaretliyor. Umarız ki, bu sınır ötesindeki harekât içinde SÜRPRİZİ elinde tutan taraf Türkiye olsun. Ama bizim kullanma şansımızın olduğu bu “sürpriz” işareti, birlikte hareket ettiklerimizden bize gelecek bir kandırmaca, bu anlamda onların bize bir “sürprizi” de olabilir. Yeniden “kandırılmamak” için iktidarın ferasetini açma vakti gelmedi mi?

AY BOĞA BURCUNDA YÜCELİR denilince artık aklımıza gelen bir tek isim ve ona bağlı bir gaye var: Salih MİRZABEYOĞLU ve ortaya koyduğu “BAŞYÜCELİK DEVLETİ” ideali… Ülkemiz ve bütün İslâm âleminin kurtuluşu bu idealin bayraklaşmasında yatar ve Türkiye’nin dünyaya yapacağı en büyük sürpriz bu olur. Eğer sürprize maruz kalan değil, sürprizi yapan olmak istiyorsak…

KOÇ TAKIMYILDIZINDAN: SHERATAN

Türkiye’nin operasyon haritasındaki mühim bir farklılık da şu: AY BOĞA burcunda URANÜS ile birleşirken aynı zamanda SHERATAN isimli Koç takımyıldızından mühim bir sabit yıldızla kavuşum hâlinde… Mars – Satürn karakterinde bir yıldız… Koç Burcu’nun sol boynuzunda… Elbette hem Koç Burcu’nun savaşçı, gözü pek, saldırgan ve kendinden başka hiç kimseyi dinlemeyen öncü bir burcun takımyıldızındaki bu yıldız boynuz sembolü üzerinde, pek de sükûneti işaret etmiyor. Bu yıldız hakkında Tetrabiblos (*) adlı eserde bazı astrologların verdiği şu bilgiler geçiyor:

“JANUS: Şiddetle ilgilidir. Tehlikeler; sert, düşüncesiz ve merhametsizce davranıldığında gelecektir.

ROBSON: Vücut yaralanmaları, vicdansız, acımasız ihanete, yangın, savaş veya depremle ilgili yıkıma işaret eder.

ELSBETH EBERTİN: Şiddet getiren bir yıldız; dürtülere göre hareket etmek ve gözüpeklik, tehlikeye neden olur. Ebertin bu yıldızı özellikle Birinci Dünya Savaşına katılmış askerlerin horoskoplarında gözlemlemiştir.

FELBER: Karakterin kötü özelliklerinin transforme edilmesi, güç ve şiddet kullanarak şeyleri zorlama ve onlar üzerinde kontrol sağlama isteği, vicdansız ihanet ve dürtülere bağlı arzular görülür.

SAHIHI: Sıkıntı, tatsızlık ve güçlükleri anlatır.”

Ustaların bu yıldız hakkında saydığı sıkıntılara bakınca tam da bir savaş haritası görüntüsü içinde bulunan yıldızların bir arada Güneş, Ay ve Satürn’le kavuşum yaptıklarını görüyoruz. Evet, Satürn’de mühim bir yıldız ile kavuşum yaptığından, bu sürecin Almanya haritasından bile daha güçlü savaşçı yıldızların eşliğinde gerçekleştiğini izliyoruz.

 

SATÜRN VE ANTARES: AKREB’İN KALBİ

Türkiye operasyon haritasının Almanya haritasından çok farklı ve baskın başka bir özelliği daha var: Pek çok astrolog 22 Ağustos’ta tetiklenen ve YAY Burcunda gerçekleşen SATÜRN, MARS ve ANTARES kavuşumunun etkilerini merakla takip ediyor ve nelerin olabileceği üzerinde öngörülerde bulunuyor. Tabii işin içinde ANTARES yıldızı olunca bu heyecan haksız sayılmaz. Çünkü Türkiye sınır operasyonu tam bu hafta içinde başladı ve tüm ülke Doğu bölgemizde gerçekleşen şiddetli terör olaylarının etkisiyle sarsılmakta… Bütün astrologlar benzer öngörülerde bulundu: Şiddetli bir dönemin başlangıcı

ANTARES yıldızı Persler tarafından “Batı’nın bekçisi” olarak adlandırılmıştır. Günümüzde “Batı’nın gözcüsü” olarak da anılır. Bütün kraliyet yıldızları gibi devlet adamlarına başarı getirir. Onun varlığı hükümdar haritalarında gücün sembolüdür. Antik Yunan mitolojisinde “savaşçı” tasvirinde… Antik Roma’da Mars adıyla anılır.

Günümüz astrologlarından Barış İlhan’ın kendi sitesinde yazdığı bir yazıdan:

“Bu arada Satürn de Antares’le birleşmeye başlayacak. Satürn-Antares birleşiminin dini riyakarlığa, koşullar karşısında sahtekarca ve maddi davranmaya, bozguna uğramaya, tartışma ve hukuk kanalıyla kayıplara, düşmanlar kanalıyla sorunlara, kayıplara, eve, ülkeye zarar gelmesine işaret ettiğini daha önce yazmıştık. Antares kırmızı rengi iler Mars’a benzetilen bir sabit yıldız. İnsanın hayatında üstünlüğe ve aktiviteye işaret ediyor. Ancak bu üstünlükten bir hayır gelmeyebiliyor. Amerika Irak’ı Antares’in yanında gerçekleşen bir Güneş Tutulmasının ardından işgal etmişti. Netice “mağlup sayılır bu yolda galip” sözüne döndü. Bugün o işgalin sonuçlarını acı deneyimliyoruz. Bu açıdan Antares’in yıkım, kötülük, inat nedeniyle kendi kendine zarar verme, gözükara cesaretin giderek artan tehlikeye dönüşmesi gibi türlü belalara işaret ettiğini düşünebiliriz.”( http://www.barisilhan.com/#!mars-uranus-pluto-antares-saturn-jupi/c1d38 )

Yine Tetrabiblos isimli esere dönelim. Bernadette Brady, bu yıldızın etkisinin ilerleme ve cesareti temsil ettiğini, anı yakalamakla ilgili olduğunu, hızlı harekete geçmeyi gösterdiğini söylerken bir yandan karanlık yönlerimizde bulunan güçlü olumsuzlukları da tetiklediğini  söyler. Yani gücün sarhoşluğu ile yaptıklarına bakmadan agresif eylemlere devam etmek…

Akreb’in kalbinde gerçekleşen kavuşum… Satürn’ün Yay Burcunda bir seneyi aşkın süredir devam eden yürüyüşünde, zaten din anlayışı ile ilgili insanların ciddi bir sınavdan geçtiğini görüyoruz. Ateş elementi bir burçta (YAY) ve toprak elementinde bir gezegende (SATÜRN) ciddi sınav verdiğimiz, samimiyetimizin ölçüldüğü, bu sürecin ne kadar şiddetlendiği, açıktan açığa savaşa dönüştüğü görülüyor.

Amerika’nın Irak’ı işgal etmesiyle görünür bir hâl alarak Ortadoğu’da sınırlarımızı zorlayan bu savaşın hangi tarafında rol aldığımız oldukça önemli. Şu ana kadar “kandırıldık” diyerek itirafta bulunmanın ötesinde daha güçlü adımlar atmanın zamanı. Bulunduğumuz taraf aynı zamanda bizi yıllardır kandıran taraf.  “Kandırılmak” deyince: Neptün Türkiye haritasında Güneş ile karşıtlık açısı yapıyor. Bu demek oluyor ki, “aldatılma” süreci devam ediyor. Üstelik din adına, inançlar adına, hayâller adına ve idealler adına…

Şimdi Antares ve Regulus bu samimiyetin güçlü bir şekilde ortaya konulup savaşılması konusunda bize bir işaret sunuyor. Her ikisi de gözcü olarak sadece kendimiz için değil, Libya için, Irak için, Filistin için… Bütün mazlum müslüman halkların da haklarını gözeterek… Bencilce sadece kendi şartlarını gözetmek sunulan şartların tekrar aleyhe dönerek tepetaklak olmasına sebep olacak işaretler taşıyor.

Yıldız sembollerinin izinde,  kalbimizde inancımızın ne kadar samimi olduğunu gösteren ve gösterecek bu zaman dilimi 3. Dünya Savaşının “inanç savaşları” olarak yaşanacağı ve tarihe bu şekilde yazılacağını mı gösteriyor acaba? Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi:

Gerçek bir Büyük Doğu projesi içinde İsrail diye bir devlete yer yoktur!”

Bu savaş “vardır” diyenlerle, “yoktur” diyenlerin savaşı olacak.

                    HİCRİ YILBAŞI - YENİ AY YENGEÇ BURCUNDA YENİ AY YENGEÇ BURCUNDA ALHENA MENZİLİNDE     Güneş Ay kavuşumuna -Yeni Ay- eşli...