31 Ağustos 2019 Cumartesi

BAŞAK BURCUNDA YENİ AY... YENİ YIL... HİCRİ 1441... NİZAM VAKTİ... " HAZIR OL!"

BAŞAK BURCUNDA ELEME SAFHASI

"Geliyorum!

Akıl sormaya memur

Gökleri kalbur kalbur 

Eliyorum"

Necib Fazıl Kısakürek - Geliyorum

Güneş ve Ay'ın Başak burcundaki Yeni Ay'la beraber müjdelediği Hicri Yılbaşı ile Muharrem ayına giriş yaptık. Ve biliyorsunuz artık ben yorumlarıma daha çok İslam kaynakları içinde yer verilen manalar ile size sunmaya çabalıyorum ki "iman ve ahlak" zaviyesinden "zaman" üzerinde hakim olalım. Ve Rabbimizin terbiyesi üzerinde dönen göklerin,bize tüm bu felekler aleminden sunduğu terbiyeyi anlayıp zamana hakim ve ram olalım.

Üstad'ın bu şiiri öyle nefis bir tablo sunuyor ki... bu süreci bundan daha iyi anlatabilecek başka bir şey olamaz, dedim. Çünkü sadece Güneş ve Ay değil Başak burcunda olan... Merkür, Venüs, Mars da Başak burcunda toplanıyor üstelik kavuşum halinde... -ki astrolojide buna stelyum deniyor- Beş tane gökyüzü fenomeni Başak burcu teması ile gökleri ve yeri "kalbur kalbur elemenin" ve bu eleyiş ile beraberinde bir çok devinim ve hareket geliyor.

"Zodyak çemberinin 6 -7 ve 8. evleri simya süreci ile kusursuz bir şekilde örtüşür. Başak = Ayrıştırma, Terazi = Birleştirme ve Akrep = Dönüştürme sürecini temsil eder. Başak bu süreçte bize simyanın kapılarını aralar, ayrıştırma ve saflaştırma işlemleriyle ruh ve bedenin simyasını gözler önüne serer." 

(Astroloji Dergisi - Nazan Öngiden)

Başak burcunun; Analiz yeteneği, mükemmeli yakalama hedefi, eleştirme ve yargılama, saflık, düzen, tertip, titizlik, takıntı, plan,program, mantıklı, alçakgönüllü, pratiklik ve beceri, sorumluluk duygusu, ciddiyet ve resmiyet, hizmet etme, faydalı olma, duygu eksikliği, doğruluk, usta - çırak ilişkisi, memnuniyetsizlik... özellikleriyle, beş gökyüzü fenomeninin tüm bunları aktif ettiğini düşündüğümüzde, ortaya ciddi bir "eleme ve elenme" safhasının gündeme geldiğini görüyoruz.

Başak bunca çalışkan ve mükemmel unsurları ile saflığa erişmeye çabalayarak yolunu bulmaya çalışırken, yolun öyle bir noktasına gelir ki tüm kusurları ile yüzleşir. İşte bu nokta Başak için dönüm noktasıdır. Kusursuz olamayacağını ve asıl mükemelliğin kendisini ve çevresini kusurlarıyla kabul edip sevmek olduğunu anlar. 

Sufi geleneğinde tasavvuf yolunun "nefs terbiyesi" ile ilgili en mühim konularından biridir Başak temaları. Saflığa ve mükemmelliğe erişme çabası, kendi günah, hata ve kusurlarımızın yüzümüze vurulmasıyla devam eder ve sonunda herkesi ve her şeyi "kusursuz" görme safhasına geçer. Bu safha,

"Yaradılanı hoş gör Yaradandan ötürü" 

hikmeti ile Yunus Emre, anlayışı ve anlatımı zirveye doğru taşır. Sadece ifade değil şuurda, fikir ve idrakin tüm safhalarında bu mana yerleşmediği sürece, bireyin sarsıntıları bitmez ve kusur buldukça, beğenmedikçe, kusurlarının yüzüne çarpıldığı ağır ilişkiler sürecinden geçer. Haritanızda Başak hangi evde ise o evin konularında Başak süreci aktif olmuş demektir.


HİCRİ SENE CUMARTESİ GÜNÜ İLE BAŞLARSA;

diyor Muhyiddin Arabi hz. ve Cumartesi gününün yöneticisinin Saturn olduğuna dikkat çekerek, namı diğer Zuhal Yıldızının bulunduğu konumun etkisinin öneminden bahseder.

"Bu sene sürü hayvanları için iyi olmayan bir senedir. Bu sene rüzgarları bol ve fazla olan bir sene olur. Bu sene içinde savaş olayları arttığı görülür. Dokuma ve kumaşlar yağmalanır, bulaşıcı hastalıklar artar, sırt ve boğaz ağrılarının arttığı görülür. İnsanlarda yağma ve talan etme hırsı artar. Bir çok gebe kadın ve hayvan yavrularını düşürür. Boşanma olayları artar, şiddetli yağmurlar görülür. Bu senenin kışı ve yazı şiddetli geçer. Yemen, Irak ve Şam'da hayat zorlaşır. Ölüm olayları artar. Yemen'de büyük bir kargaşa çıkar. Çünkü bu gün içinde Kabil Habil'i öldürmüştü ve bu sebeble böyle bir günde başlayan sene de olumsuz sayılır. Ancak dağ başlarında oturanlar bu afetlerden kendilerini korur"

YENİ SENE AY TOPRAK BURCUNDA GİRERSE;

Hem cumartesi hem de Toprak burcunda yeni seneye giren Ay için ise şöyle diyor İbni Arabi hz.;

"Bunun hayırlı ve bereketli bir sene olacağına... Mesela ekinlerin bol olacağına, ticarette iyi kazançlar elde edileceğine, balıkların çoğalacağına, çocuk doğumlarının ise azalacağına ..."

Gelelim bu sürecin ifade ettiği menzilin anlamlarına...


ZÜBRE MENZİLİNDE RABB ESMASININ HİKMETİ... 

HZ. İBRAHİM MAKAMI SATURN GÖK KATINI TEMSİL EDER

Peki bu da ne demek şimdi? Bunca karmaşık ifade..? 
Zübre; büyük demir parçası ya da örs anlamında... İlginç değil mi? Saturn mertebesinin bulunduğu menzilin adı... Örs... İnsan nefsi Saturn örsünde şekillenen ... Saturn, astrolojide büyük, ağır ve zor öğretmenlerden biri. Kısıtlama, engelleme ve zorluklar çıkararak kişinin mizacına göre, bu sıkıntılar ve zorluklar içinde şekillendirir nefsi... ve ruhun erişilmez ve sonsuz manalarına ve "Tevhid"e ermesidir gaye. Önce sınırlar gösterilir, kurallar, kaideler... ve bunlarla ilgili sınavlar başlar. 

Başak burcunun 3. ve 16. derecesi aralarında etkili olan bu menzilde Saturn gücü yüksek seviyede hissedilir. Ve haritadaki Saturn'un konumu önemlidir. Gerek Başak burcunun bulunduğu ev konumu, gerekse Saturn'un bulunduğu ev ve konumu bireyin zorlukları ve sıkıntıları tecrübe ettiği alanın etkilerini çok net olarak gösterir. Saturn aynı zamanda aile büyüklerini, baba, dede, ecdad, atalar dediğimiz geçmişe uzanan bağlarımız hakkında da bilgi verir. Onlardan aldığımız yani geçmişten ve atalardan aldığımız yetenekler ve kuvvetlerin de göstergesi olduğu gibi onlardan bize aktarılan zorluk ve sıkıntıların da göstergesi olur.

Ve Saturn mertebesindeki Başak burcunun bu derecelerinde RABB ismi, terbiye edici manasıyla yönetici esma olarak karşımızda durur. Rabb; terbiye etmenin tüm kademelerinde tedricen yetiştiren... yaratılmışlar üzerinde hakim ve sahip olan... demek. 

HZ. İBRAHİM VE ATEŞ

Astrolojide genelde Yunan ve Roma tanrı ve tanrıçalarının hikayelerini dinlersiniz genelde ve bu kültürün putatapan çok tanrılı mizacından insanlara ders çıkarılır. Psikolojik tahliller veya davranış biçimleri vs. Elbette bunları tamamen yok farz etmek değil niyetim. Muhakkak bu ilim içinde hakikate işaret eden manaları yadsınamaz. Ama burçlar arasında yol alan Ay menzilleri içinde, Peygamberler ile temsil edilen konumlar, nokta atışı ile manaların hakikatini çerçevelemiş olur. Ve kulda "murad" edilen "irade" açığa çıkar.

Hz. İbrahim Ulul Azim Peygamberleri arasında mertebesi yüksek bir Peygamber. Hatta Peygamberimizin ifadesi ile "dedesi, ceddi, atası"...(Saturn'un ataları ve ceddi temsil ettiği manaları hatırda tutalım.)
Tevhid'in kalbine yerleştiği, hatta rızka dönüştüğü ve hem bedenini hem ruhunu besleyen bir katık ve rızık oluşundan bahseder İbni Arabi hz. ve Hz. İbrahim'i "AŞK" mertebesinde anlatır. Aşk ile Tevhid'in bedende rızka dönüşmesi... Çok ağır bir sınavdan geçer hz. İbrahim. Daha çocukluk döneminde yıldızlara bakarak Rabbi'ni arayışında, sönen, batan ve yokluğa mahkum olan varlıklar aleminde tek bir Allah'ın varlığını ve birliğini bulur. Sonrasında kavmin tüm putlarını kıran ve en büyük putun omzuna baltayı bırakan deha, Nemrud'un öfkesi ile diğer şehirlerden bile izlenen büyük bir ateşin içine atılır Hz. İbrahim. 
Etrafında şenlikler yapılan bu ateş günler sonra sönünce görülen şey, hz. İbrahim'in hayatta kanlı canlı duruyor oluşu... hatta güller içinde bir bahçede... İnancın, tevhidin, imanın rızık gibi damarlarda dolaşan kan misali, sadece Rabbi Allah'a güvenin ve inancın mucizesini yaşar. 

O, zamanının en büyük devrimcisi, köhnemiş kuralların ve yasaların, atalarından gelen her şeye tapan, heykellerin önünde saygı ve tazimde bulunan, düşüncesizce kabul gören sapkınlığa "dur" diyen, tek başına "ümmet" kabul edilen ferdi... hz. İbrahim.

Ezberletilen ideolojilerin, dinlerin, siyasi görüşlerin değil, hakikatin peşinde koşan devrimcilerin menzili bu menzil... İnsanların hak ve hukuklarını hiçe sayan, bir yandan da uydurdukları dinin ve düzenin tüm sapkın koşullarına karşı "uyanışın" menzili bu menzil... Çünkü Başak burcu, kritik ve analiz eden ve her şeyi inceden inceye araştıran, kılı kırk yaran hassasiyetiyle, dürüstlük, samimimiyet ve doğruluk ilkeleri ile sadece ve sadece "hakikatin" peşindedir. Evet o çok titiz bir temizlik uzmanıdır ve toplumun çirkefleşmiş, yozlaşmış tüm sapkınlıklarına karşı durur, reddeder ve ayrıştırır, saflığın peşinde koşar. 

Bu menzilde Rabbin terbiyesi de işte tam bu manalar üzerinde kullarında tecelli eder. Bu durum eski halimize göre daha hassas bir muhasebe içinde bulunmamızı ve yaşamımız içindeki olumsuzlukları ayıklamamızı ve bunu yapamaz isek daha ağır ikazlara muhatap olacağımızı salık verir. Gelen ikazlar ise aslında bir "uyandırma" ve "kendine gel" tokadı gibi... O yüzden yaşamınızda engel ve sıkıntıların arttığı yer her neresi ise oradaki  tüm olumsuzlukları nimet kabul edip, anlamak ve idrak etmek vakti. Çünkü "ayrıştırma, eleme" safhası tüm gücüyle aktif olmuş bir halde...

Burada dikkat çeken bir başka unsur ise Başak burcunda Toprak elementinde olan bu hadisenin "Güller" ile taçlanması... Başak, toprak, Gül... Ve ateş elementine karşı toprak elementinin güçlü duruşu ve zaferi önemlidir. Çünkü insan "toprak"tan yaratılmıştır. Ve toprak, suyun olmadığı yerde "abdest alma" eylemini gerçekleştirebileceğimiz "Son Peygamber"in hediyesidir. 

TÜRKİYE HARİTASINDA GERİLİM NOKTALARI

 Saturn'ün Oğlak burcundaki retro hareketi ve Güneydüğüm kavuşumu geçmişte yapılan hataların sıkıntıları ile yüzleştiriyor. Başak stelyumu Türkiye haritasında üçüncü evde ve kuzeydüğüm ile kavuşumda... 
Eğitim, kültür, iletişim, bilim alanları ve ülke komşularıyla ilişkileri,ulaşımtrenler, otomobiller , otobüsler , nakliye araçları ( yerel kara , deniz ve hava yolu ),caddeler,sokaklar,iletişim,telefon, telgraf, postahane, dergiler , gazeteler , süreli yayınlar, basın, radyo, televizyon, söylentiler, dedikodular, halkın fikri , kamuoyu , yazılar , halkın okuduklari , komsu ülkeler , komsu ülkelere gidenler ve oradan gelenler , ilk , orta ve lise öğrencileri , halk kütüphaneleri , ders kitapları , kamu hizmet kuruluşları , devlet ve özel okulları , yerel trafik koşullarını temsil eder. 
Bu konular Türkiye'nin 1. evindeki Pluto ile yaptığı sextil açı ile; halkın bu konularda sıkıntılara, baskıya ve dönüşüme mecbur bırakıldığı olumsuz süreçler ile yüzleşileceğini gösteriyor. sadece bu da değil,
Beşinci evdeki Güneşi ile yaptığı sextil,halkın genel mutluluğu ve refahı için, daha olumlu bir sürece adım atmak üzere harekete geçileceğini söylese de Uranus ile karşıt açı, iktidar ve yöneticilerin, iletişim, yazarlar, eğitim, basın yayın konuları ile ilgili adım atmasını zorunlu kılan baskıların geliştiğini ve halkın bu konudaki sabırsızlığının ve gerilimin arttığını gözlemliyorum. Özellikle iletişim kanalları bu konularda yoğun çalışmalar ile bu gerilimi artırabilir.

THUBAN YILDIZI

Yeni Ay ve yeni yıl teması ile kavuşum yapan bu yıldızın en önemli özelliği "yeraltı zenginlik ve kaynakları" ile ilgili olması. Bu sene bu konular Türkiye gündeminden hiç düşmeyecek gibi. Çünkü çevreye verilen zararı engellemek için harekete geçen bir "yıldız". 

HİCRİ 1441 "SAPMAZ ÇİZGİ"

Ölüm Odası B Yedi yazılarından birinde "Sapmaz Çizgi" başlığı ile yazdığı yazıda, Hicri 1441 senesine dikkat çeken Şehit Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun şu ifadesi çok dikkat çekici:

"Allah'tan lutfedeceği mucizeyi beklerken duayı icrada arama şuuru hep baki, hep hazır duralım yeni "Hazırol"lara"

Yaşadığımız zamanın tüm sorunlarını ve sıkıntılarını, tıkanıklıklarını ve sapkınlıklarını, yozlaşmış tüm düşünce ve davranışları "MUTLAK FİKRİN GEREKLİLİĞİ" başlığı altında sıkı bir muhasebe ve elekten geçiren Mütefekkir önümüzdeki zorlu sürece hazır olmamız için - hem fikir hem beden hem ruh olarak - ihtar ediyor: 

"duayı icrada arama şuuru hep baki" "Hazır olun"

Eyleme geçmeyen yani ameli olmayan fikrin, imanın ve duanın değil, daima hareket halinde olan, gelişen, büyüyen ve muhasebe eden, "saf fikrin" temsilcisi bir nesile hitap ediyor:
"Hazır OL"

"GONK

ANADOLU GERGİNİ"

Güneş, Ay, Merkür, Venüs ve Mars'ın sırasıyla ve eş zamanlı olarak Başak burcundaki stelyumu ile Boğa Burcuna geçen ve "SERETAN" menzilindeki Uranüs'ü de aktif ettiği düşünülünce... bu menzilde "BEDİİ" esmasının aktif olduğunu gözlemliyorum. Bu da demek oluyor ki bu yıl yepyeni ve eşssiz başlangıçlar için, tohumların atıldığı, beklenmedik, sıradışı, ani gelişen ve gerilimli bir senenin önünde duruyoruz. 

Ölüm Odası B Yedi yazısında "Gonk - Anadolu Gergini" başlığını atan Şehit Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu adeta bu dönemi anlatıyor. Bu yüzden daha da dikkat ettiğimde yazıda hem Başak (stelyum) ve hem de Boğa (Uranus)etkilerinin kuvvetini bizzat görüyorum. Bu süreçte idrak edilmesi ve anlaşılması gereken meseleleri öyle bir özenle işaret etmiş ki bunları paylaşmadan geçemeyeceğim. Umarım süreci benim gibi titiz ve hassasiyetle takip eden herkes istifade edebilecektir. Anlattığı fikre ve hale yakin derecede ermek ve layık olmak temennisi ile...

"DOĞSUN BÜYÜK DOĞU BENDEN DOĞARAK!"

Portekiz dilinde, CARCERE-Hapishâne: 1417: GİTO-Süryanice, “Hayat”. (Üstadım’ın “Zindandan Mehmed’eMektub” isimli, 1961 tarihli şiirinden: 

“İnsanlar zindandabirer kemmiyet / Urbalarla kemik, mintanlarla et!”… 

Üstadım’ınHayat-Memat isimli şiirinden: 

“Hayat memat diyorlar / Benim gözüm mematta / Hayatın eksiği var / Hayat eksik hayatta!”… 

Memat: Ölüm. Mevt. “Hayatın gayeliliği”… 

Üstadım’ın Hapishane hâline dair mısraları, tabiî olarak “Suç ve ceza, kime ve neye göre?” suali çerçevesinde, hukukî ve sosyal düzenden başlayarak, “Mutlak Fikrin Gerekliliği” davasına kadar gider; 

Adalet kavramının hakikatinin sırrı, her mücerret gibi Allah’ın emri Resûlü’nün tatbiki ölçülerine, amelî faaliyetle eklenmesi, o ölçülerin hayat karşılıkları olarak görünmesi gereğine kadar gider… Bu bir

 “Zıt kutublar arası muvazene işidir!” 

ve önce doğru bir düşünce düzeninde dışta bırakılması gereken, meselâ 

“Ben” derken başkasını tabii olarak dışta bırakan cüssem gibi iptal edilmeyen zıtlıklarla, “güzel-çirkin, doğru-yanlış, ahlâkî-ahlâkî değil” gibi zıtlıklar arasındaki farka dikkat… 

Üstadım’ın Hayat-Memat şiirinde ise, doğrudan Ruh ve beden çatışmasına ait bir durumun misalini görüyorum: 

Beden, hapis ruh ve canın, ölüm gaybiliğine doğru bir tercihi. Bu, “Yaşasan ne, yaşamasan ne?” şikâyeti değil, gerçek hayata –hürriyete–tâlib bir şuurlu tercih; bir istikamet isteği… 

“İçiçe mimarî, içiçe benlik” hesabı, malûm Hapishane, bir bakıma hayatta yaşadığımız hapishanelerden bir hapishane ve canlı canlı, birşey olmak değil de, hiçbir şey olmamak için konulan mezar; 

Üstadım’ın sonradan “Cinnet Müstatili” ismini verdiği Hapishâne hatıralarını anlatan eserinin ilk ismi, bana çok daha can yakıcı bir doğruluk hissi verir: “Yılanlı Kuyu’dan”… Dışyüzden ne şekil verilirse verilsin, hapishâne budur; buna bir de dış tertib rezilliğini eklerseniz, daha da feci… 

Fakir fukara olma derdi ayrı, bir de her türlü rezillik içinde tamamen hayvanî insiyaklarla hareket eden rezilliği için mesutlar var ki, bu da çok daha ayrı bir mesele: Islah, neye göre neyi ıslah ediyorsun? Aynı sorular, eğiticileri eğitmek, onları eğitenleri de vesaire; bu iş, hasta suratı pudra ile yakışıklı gösterme işi değildir… Netice olarak, “Her türlü zorluğu sıçrama tahtası olarak görenlerle, ezilenler”, tıpkı toplum ve dünya genelindeki gibi… Ne mutlu diyeceklerim, Üstadım’dan: 

“Ana rahmi zahir şu bizim koğuş / Karanlığında nur, yeniden doğuş / Sesler duymaktayım:Davran ve boğuş / Sen bir devsin, yükü ağırdır devin / Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!”… 

Kâinat, dünya, saray, hapishane, ruh ve can, ten; bunlar ve bunların içiçe oluşları hâlinde hapishane; fert ve toplum, fert ve devlet, toplum ve devlet, sayısız vesaire…

“Ölmeden önce nefsini hesaba çekmek” 

isteyenlerin, yaşadığı çağın mesulü olmak şuurunda olanların; mutlak durakları bunlar; yaşayacak ve yaşatacak olanların… Bu işin efelerine yakışır: 

“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir / Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”… Uzun söze ne hacet: 

Doğsun Büyük Doğu, benden doğarak!)



























24 Ağustos 2019 Cumartesi

ALDEBARAN MENZİLİ... HEBA MERTEBESİ... MADDENİN HAKİKATİNİN İZİNDE!

"Allah'ım bana eşyanın hakikatini göster!" diyen Sevgili'nin izinde...


   Ay İkizler burcunda Aldebaran menziline geçti bugün... Saat 11:40 da Aldebaran yıldızı ile de tam kavuşum yapacak. Bu menzil Ahir esmasının yönetiminde... İkizler burcunun 3. derecesi ile 16. derecesi arasında etkilidir. Fazla konuşmamanın ve sırları korumanın tavsiye edildiği bir menzil. Toprak ve mülk işlerini çözümlemek için ise olumlu olarak görülmüş. 

   Yabancıların deyimiyle "mistik astroloji" de denilen İbni Arabi'nin "manevi astroloji" bilgileri içinde Ay'ın bulunduğu bu menzil "Heba mertebesini" anlatır. Ben de size Ay bu menzilde yol alırken bu konunun pek çok açılımına ve bilgisine gireceğim, ilginç detaylı bilgilerle... (Venüs Mars Başak burcunda tam kavuşum yaşarken 😍 ben de bu mistik bilgilerle kavuşum halinde aşk yaşıyorum) Size sıradışı, manevi sırların eşiğinde duran bu bilgileri en anlaşılır şekli ile anlatmak dileğim...

   Tasavvuf ıstılahında Heba; Allah'ın, içinde alemin suretlerini döktüğü şekilsiz madde olarak açıklanır. Hatırlarsanız bilim adamlarının CERN'de aradıkları "Tanrı parçacığı" ile aynı anlamı içerir. Çünkü "zerre ve toz" dan daha küçük "atom altı" parçacıklarda aranan dünya ve yaratılışı için önemli bir madde ve tüm yaratılışın sırrı ve şekli bu madde içinde saklı...
Heba kelimesinin anlamı aynı zamanda "boşa giden amel, iş" anlamına da gelir ki bu anlamıyla da, geçiciliği ve sonlu olmayı ve yaratılışı icabı son bulacak, geçici ve geçersiz bir varlık alemini anlatır. Allah Sevgilisi'nin dünya için "sivrisineğin kanadı kadar bile değeri yok" dediği... bu dünya hevesleri, şehvetleri, arzuları ve zevkleri içinden sıyrılarak, " sivrisineğin kanadı" tabiri ile yaratılışın küçük birimlerindeki mucizevi lime yönlendirmesi hiç de tesadüf değil. Evet, insanoğlunun dünya içinde kendi yarattığı zevkler ve şehvetler alemini değil, Rabbin yarattığı varlıklar alemini keşfe ve onu anlamaya teşvik var. İşte bu Ay menzilinin "izleyici ve takib edici" anlamında "Boğa'nın kızıl renkli sol gözünü" sembolize etmesi... AlDeberan ... varlıkların yaratıldığı sır içinde, izlenen ve takib edilen, herşeyin gözlendiği özel sırrı da anlatır bu yönüyle. 

"Horus'un Gözü" olarak geçer, meşhur Mısır mitolojisinde... "Doğu'nun Gözcüsü" kraliyet yıldızı "Aldebaran"... her ikisi de "Doğu" ve "Göz" manaları ile içiçe... ve bu göz Şahin ve Yılan sembolleri ile desteklenir Mısır hiyerogliflerinde. "Her şeyi gören göz, vicdan, kalp gözü, üçüncü göz" tabirleri içinde, secde makamının üçüncü göz ile ve üçüncü gözün açılması -yani "kalp gözü"- ile alakalı olması hiç de gözden kaçmaz. Çünkü Sevgili Peygamber ve ashabında ifade bulan "secde izi" tam da "üçüncü göz" ile tabir edilen yere düşer ki, sonrasında onların takipçileri de bu izin çıkması için taş vb sert yerlerde, namaz kılıp secde ederek bu izin oluşması ve bir nevi üçüncü gözün açılması ile ibadetin hakikatine ermeye çalışmışlar... çünkü onlar yüzlerindeki "secde izinden" tanırlar birbirlerini. İşte bu iz "Mü'minin izi" olarak geçer. (Fetih süresi 29. ayet) Ve bu iz birbirlerini tanıdıkları, merhametle muamelede bulundukları bir iz... 

   Gelelim Heba mertebesinin bize anlattıklarına... bu mertebe Ahir esmasının yönetimi ile bize bu sonlu alemin geçiciliğini ve son durakta yine Allah'a dönerek hesap verileceğini salık verir. Her an O'nun gözetiminde ve terbiyesinde olan insanoğlunun bu sonlu alemin sırları ve sürekli kaybolan ve yoklan geçici güzellikleri içinde sonsuzluğun keyfiyetini idrak etmek için, bu sonsuzluğa ermek için "kamil insan" seviyesine ulaşma ve çaba göstermesi ile değer kazanacağı bilimleri ve ilimleri anlatır.

   Heba mertebesini anlatırken İbni Arabi hz. Deberan menzilinde altı yıldız bulunduğuna dikkat çekerek, "ilk kamil sayıdır" der ve alemde altıgen olan her şeyin kemalden bir payı olduğunu ve arıların peteklerinin boşluk kabul etmeyen mükemmel formunu örnek verir. Böylece yaratılış içinde her şey kendini "mükemmel formunu" bulur ve yaşar. 

 Boğa takımyıldızının gözü... geçici dünyevi yaratılış sırrının "suretlerinin" tamamını içinde barındırdığı tanecik... Heba... hz. Ali'den gelen bilgi ile "Anka kuşu ya da Kaf dağına" benzetilmiş, bu seviyedeki yaratılış mertebesini Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu "mahiyeti olmayan hakikat" diyerek sınıflandırmış. 

   "Küllerinden doğan" sır... Yani sonlanmaya mahkum... Ahir esmasına dikkat... bir tohum gibi içerdiği tüm bilgiler ile yaratılış açığa çıkıyor ama bu yaratılış bitmeye ve yok oluşa mahkum. O yüzden bu dünya durağı sadece geçiciliğin içinde... sonun içinde... sonsuzluğun keşfinden başka bir şey değil. 

" Varış ancak Rabbinedir " (Buruc süresi 20)







20 Ağustos 2019 Salı

AY (KOÇ) PLUTO ( OĞLAK) KARE AÇISI... BATEN KAİTOS YILDIZI VE HZ. YUNUS





"Dönüşüm" kelimesi bana hep kelebekleri hatırlatır. "Tırtıldan Kelebeğe"... Kendi kozasını ören tırtıl, kaderini kendi elleriyle örüyor. Sonra o kozadan, dünyanın en narin, en hassas, en güzel, en latif yaratığı çıkıyor. Kendi kozasını ören insancık... gerçekten bu kozadan kemal mertebede çıkmayı başarabilir mi? 

   Ay Koç burcunda menziline devam ederken, Oğlak burcunda retro Pluto ile kare açısı kesinleşiyor (saat 15:00'de ). Pluto dönüşüm demek... duygular, hisler, aile, anne, baba, kökler, korunduğumuz yer, toprak, atalar, hafıza, tarih konuları bugün gündemi meşgul ediyor. Ve bu konularda dönüşüm, bireyin "kimlik" çabası içinde kendi dönüşümü için mükemmeli yakalama çabası içinde seyrediyor. 

   Haritasında Ay Pluto açıları olanlar; aile ile ilgili konularda dönüşüm sancısı güçlü yaşanır. Zorluklar, takıntılı duygusal güç savaşları, aşırı korumacı, kaybetme konuları ile ilgili imtihanlar yaşanır. Hatta dönüşüm sağlanamaz ise yani bu takıntı ve korkulardan kurtulamaz ise daha da hastalıklı bir hal alır. Herşeyi kontrolü altında tutma takıntısı ve bu kontrolü kaybettiğinde herşeyi kaybetme korkusu bireyi gitgide bu hastalıklı tutumu sebebiyle herşeyi kaybetmesine neden olduğu gibi düşmanca tavırlarla karşılaşır. Düşmanlığa dönüşen ilişkiler yaşar. Hangi burçlar ve evlerde duruyor ise ona göre  şekillenir konular..

   Derinleşen konular, Mars'ın Başak burcuna geçişiyle birlikte, detaylarda, didikleyen, mükemmeli yakalama çabası için, eleştirerek savaşma, mücadele etme şeklinde tezahür ediyor.


AY, RİŞA MENZİLİNDE... REFİU'DDERECAT ... BALIĞIN KARNI... VAVİ...

  
 Hepsinden önemlisi Ay saat 15:00 de Baten Kaitos yıldızı kavuşum yapacak. Baten Kaitos "Balığın Karnı" adıyla hz. Yunus'un balığın karnına düştüğü o mühim hadiseyi sembolize eder ve anlatır. Haritasında 21 derece 57 dakika Koç burcunda gezegeni olanlar bu yıldızdan etki alırlar. Bu etki çok yüksek bir güç ile zorluklar altında bırakılmaya, düşme ve darbelere işaret eder. Sıkıntı içinde yalnız kalma ve ağır nefs terbiyelerine... ölüm ile yüzleşmeye, hareketsiz bırakılmaya mahkum edilir. Hz.
 Yunus'un duası, sabrı ve tevbesi bu durumda yardımcı ve yol gösterici olacaktır. 
"La ilahe illa ente subhaneke... inni küntü minezzalimin" 
"Senden başka ilah yok, herşeyden münezzehsin. Muhakkak ki ben kendime zulmettim!" 
diyen hz. Yunus gibi, başa gelen tüm sıkıntı ve musibetlerin sebebini kendi nefsinden ve günahlarından bilme edebi içinde bulunan kul için "yüksek mertebeler" var. 

Kimi kelebek gibi kendi kozasını örer ve hapseder kendisini kimi dışardan gelen etkilerle hayatı hapse dönüşür. Sebebi ne mi? Tekamül... İnsana Dönüşüm... İşte Pluto bu sancının ve dönüşümün en yoğun ve en ağır sembolü... Haritanızda her nerede ise o konu ve burçlar nerede sancı ve dönüşüm olduğunu haber verir.

Mütefekkir şehid Salih Mirzabeyoğlu iştikak ilmi ile anlattığı Kamer menzili üzerinde şöyle açılımlar yapıyor;

İBRAHİM KASSAROĞLU. (İbrahim-Cumhurun Babası. “İbra: Temize çıkarmak… Him-Temel. Esas. Huy, mizaç”: 259: Urgan-İp. Halat. “Akl. Ölüm; zamanın maksatlılığı”… Vav harfi, Allah’ın “Refiu’d-Derecat-Dereceleri yükselten” ismi, Yüksek Dereceler mertebesi, Kamer menzillerinden “Balık karnı denilen menzil. Kuyudan su çıkarmakta kullanılan urgan”a işaret eder… Mutahhara-Temizlenmiş: 259: Mustani’-Birini yetiştirip adam eden kimse… Kassar-Leke çıkaran. Çırpıcı, 
yıkayıcı: 391: Şafî-Hastaya şifâ veren. Yeter görünen, kifayet eden… Veşin-Tarikat. Üstüne iplik sardıkları ağaç; ruha bürünen can, diri: 391: Fürayık-Yumuşak bedenli yiğit; Vâli iradeye kolayca itaat eden, her türlü ameli kendisiyle gerçekleştirdiğimiz bedenin sahibi… İbrahim Kassar-3. veya 4. asırda Şam’da yaşamış, bütün hayatı boyunca varını yoğunu halkta tasavvuf kabul olsun diye harcamış, aydınlatmış bir Veli: 650: Müstakim-Doğru istikametli, hilesiz, temiz… Mazrahî-Ulu, şerefli kimse. Her beyaz nesne. “Beyaz, mücerredin rengi”: 651: Tefelsüf-Felyesoflaşmak. Mütefekkir): 1692: İLHAN-Hükümdar; Metanet mertebesi, nefyi hazır… MUHİB IŞIKLAR-Efendi Hazretleri’nin yakınlarından, Üstadım’ın “Kemâl örneği dostum” dediği, çok sevdiği zât: 1692: MÜNSAKİB-Delinen. “Mahzum”… SABARET-Kefalet; emin olduğunun zararını ödemeyi kabul etmek: 693: BESARET-Göz açıklığı. Dikkatli bakış… MAHZUM-Her delinmiş nesne; derinleşilmiş. “Nesne, sadece eşya ve hâdiselere aid değildir; varlık ifâde eden ve kula bakan yüzüyle herşey, nesnedir; düşünene nisbetle, düşünülebilen”: 693: SÜRYOİT-Süryanice, “Süryani Lisâni”. 
(Süryanice harflerin ebced toplamı: 1495= 496: Derviş Muhammed-442 mührü, küçük ebcedle)… Süryanice, HAGOROYUTU MQABLUNO MHAYNUTO-İslâma muhatab anlayış. (Süryanice, Şyogo-Yıkamak. Leke çıkarmak. Kassar: 1322: Ardhsjme-Arnavut dilinde, “Gelecek”; mukabili, alıcısı, İslâma muhatab anlayış… Süryanice, Şubho-İzzet: 1322: Mirzabeyoğlu)… Süryanice, MELTO GABORO-Fikir Kahramanı: 1682: GAZYUTO TKOLO-Süryanice, “Ölüm Odası”.
(Ölüm Odası B Yedi 391)

"Kula bakan yüzüyle herşey nesnedir; düşünene nisbetle, düşünebilen" ifadesinin altını çizerek, tüm konu ve hadiselerin insanın kendisine bakan yüzünü bilmesi ve anlaması ve bunlarla ilgili düşünme ve tefekkür etme mekanizmasını çalıştırması cihetiyle baktığımızda, yukarıda geçen manaları bir hayli yol gösterici buluyorum. 

Şair Baudelaire "DÜŞMAN" şiiriyle Pluto döngüsünün ağır hasar veren etkilerinden bahsediyor sanki... Dönüşüm sancısını en iyi betimleyebilecek şairlerden biri olarak gördüğüm BAUDELAİRE 'in bu şiiri, eminim hepimizin acısına tercüman olacak.

DÜŞMAN

Tükendi gençliğim karanlıklarda,
Çılgın fırtınalarda ve yağmurlarda;
Güneş bazan açtı, kapandı derhal
Bahtımın yazgısı karanlıklarda;
Öyle harap ettiler ki gönül bahçemi
Dallar hep kırıldı, yapraklar yerde
Kuytularda birkaç meyvesi kaldı...


İşte ulaştım güz aylarına
Fikirler sararmış yapraklar gibi;
Kullanmalı artık her bir aleti
Küreği, tırmığı ve ötekileri,
Düzeltip onarmak için yeniden
Bahçemdeki bütün harap yerleri
Suların basıp da oyup açtığı
Kocaman çukurları mezarlar gibi...


Hayal ettiğim yeni çiçekler,
Acaba bulurlar mı kimbilir,
Ardıç kuşlarının bulduğu gibi
Güç alabilecekleri her bir gıdayı,
Gizemli gıdayı, özlü gıdayı
Bu sulak topraklarda. Bu hoş havada.


Ey acı! Ey acı! Yiyip bitiriyor hayatı zaman,
Ve yüreğimizi kemiren düşman
Bu anlaşılmaz, bu garip düşman
Büyüyüp güçleniyor kanlarımızla
Durmadan kaybettiğimiz kanlarımızla.


(Fransızca`dan Çeviri : Şevket Seydialioğlu)


                    HİCRİ YILBAŞI - YENİ AY YENGEÇ BURCUNDA YENİ AY YENGEÇ BURCUNDA ALHENA MENZİLİNDE     Güneş Ay kavuşumuna -Yeni Ay- eşli...