27 Aralık 2018 Perşembe

VENÜS (ZUHRE) PLUTO SEXTİLİ... AŞKIN SONSUZ DÖNÜŞÜMÜNDE "BİLİNMEZ MEŞHUR"!

"BİLDİM SENİ EY RAB, BİLİNMEZ MEŞHUR!"

Bilinmez bir yolculuğun en büyük bilinmeyeni olan İnsan... KİMin peşinde koşmanın azabı, sevinci, ızdırabı, üzüntüsü, kederi ve zevki ile kavruluyor! Evet İnsan çeker ancak bu azabı ve zevki bir arada. Bütün zıtlıkları içinde barındıran İnsan'ın yolculuğunda; Zühre - siz Venüs deyin- Akreb burcunda hırpalayıcı yolculuğuna bir de Pluto ile sextil bir açı ekliyor ki siz buna, tutku ve bağlılığın dizginlenemez hatta takıntıya varacak derecede, aşkın dipsiz denizinde bir girdap içinde savrulmak deyin... 

Üstelik bu açıyı yöneten esma ya ALİM! Sarfe menzilinde yoluna devam eden AY Başak burcunda, ALİM esmasının yönetiminde Venüs (Akreb) Pluto (Oğlak) açısının kuvvetinin yönünü çiziyor, terbiye ediyor... Bileni ve anlayanı elbet! 

"Ancak Alimler Allah'tan hakkıyla korkar!" (Fatır 28)

Kimdir Alim? Allah'ın isimlerinden güzel bir isim. Kullarına da verdiği... Kim bilir kalbindeki sırrın bilgisini Allah'tan başka. Kim bildirir? Pek çok şey yaşayan İnsanoğlu tecrübe bilgisi ile dahi Rabbinin sonsuz sırlarına yol alabilir. "İlim çoktur" der Sadredddin Konevi ve "her ilmin bir ehli var" ve şöyle devam eder:

"İlim mertebesine tefekkür ve nazar gücü ile giren kimse, aklının tavrının gerektirdiği ölçüde bu mertebeden bir şeyler öğrenir. 

TAKVA yolundan "zevk" olarak bu mertebeye giren kimse ise, her şeyi aşmış ve her şeyi elde etmiştir" 

TAKVA; yani Allah'tan hakkıyla korkanların bilgisi...

Venüs Pluto açısına eşlik eden Ay; nefsin düşmanlık, hiddet ve şiddet sınrlarını zorlayan düşmanlık ve meydan okuma özelliklerini kuvvetlendireceği için, meydana gelen hadiseleri  çok iyi okumakta fayda var. Nefsin bilgisine sahip olmayanın, bu girdap içinde sergileyeceği tavır son derece zararlı ve yanıltıcı olabilir. Yanıltıcı diyorum çünkü, Neptün Balık burcunda bu duruma etkisi görülüyor. "Hakikatin bilgisi"ne erişmeyen ve sadece nefsin arzu, hırsı, takıntısı ve tutkusu yüzünden düşülebilecek durumlarda yanılgılar söz konusu! 
Bu menzilde zaten bir şeylere karar vermek ve başlamak son derece  sıkıntılı. 

HZ. MUSA'NIN MENZİLİNDE... YA ALİM

Şöyle der Mesnevi'de Mevlana, hz. Musa'nın Firavun'u imana davetinde;

" İnsanın kendi zeka ve düşüncelerine güvenip aldanarak, Peygamber'in ilmi olan gayb ilmini taleb etmeyişi;

Evde resimler ve süsler görmüştüm ben. Evin aşkıyla yerimde duramıyordum. 
Gizli  hazineden habersizdim. Yoksa balta olan elimde tutuğum ıtır topu olurdu.
Ah, baltanın hakkını vermiş olsaydım, şimdi tasayı ortadan kaldırmış  olurdum.
Resimlere göz gezdirip çocuklar gibi aşk oyunları oynuyordum."

Nefsine uyan Firavun için yapılan bu yorumlar, nefsi Firavun nefsi  olan ve kendinden başka hakikat görmeyen nefslerimiz için enfes bir benzetme. Dünya oyuncakları ile oynayıp, zevkperest, şehvetperest arzuların peşinde, sadece ve sadece kendi nefsinin hükümranlığının hükmettiği ve kendi nefsinin arzu ettiğini hakikat olarak gören bir beden ve zihin ve zeka ne yaparsa yapsın küfür uçurumlarından düşmekten kendisini nasıl koruyabilir? Nefsini bilen ancak yapabilir bu korumayı kendinde. 

VE BİR MÜJDE!


Cüneydi Bağdadi'den enfes bir yorum size;

"İHLAS, Allah ile kul arasında bir sırdır. Onu melek bilemez ki yazsın, şeytan bilemez ki bozsun, nefs farkedemez ki saptırsın".


Ne melek ne şeytan ne de nefs... Hiç birinin erişemediği tek alan... Kulun İhlası... Rabbiyle arasında bambaşka bir dünyaya açılan kapı. Hiç bir şey bozamaz onu. Müjde gibi değil mi? Hani Şeytanın İnsanı saptırmak için and içtiğinde "ihlaslı kulların müstesna" dediği! (Hicr 40) İhlasımıza sahip çıkalım ve diyelim ki; 

ÇÖZEMEM KENDİMİ SENDEN! 

İnsan kabul etse de etmese de, inansa da inanmasa da bir kördüğüm gibidir Rabbiyle bağı. Aşk'ın tariflerinden biridir değil mi kördüğüm... İşte öyle...Böylece Venus Pluto açısının Ay'ın menzilinde seyrettiği "SAİD" olma şerefine ermeli. Günaha, isyana, düşmanlığa, şehvete ve arzuların galeyanına gelerek değil, nefsimizin dahi erişemediği o "ihlas" alanında birebir rabbimize olan bağlılığımızı "Yakin" olma mertebesinde bularak, kuvvetle, aşkla, hayranlıkla idrak etmeli.... Bir şiddet olacaksa eğer bu ancak Rabbimize olan hayranlığımızın ve aşkımızın artışındaki şiddet olur ancak! Bir şiddet olacaksa eğer O'NUN BİRLİĞİ içinde, nefsimizi yerle bir  etmek için olsun ancak... AŞK'ın hakikati dirilmeli gönüllerde, şehvetin değil... Sevginin hakikati ve özü konuşmalı dillerde... Nefretin, kıskançlığın ve intikamın değil! 




20 Aralık 2018 Perşembe

YARATILIŞ HİKMETİ - YENGEÇ OĞLAK DOLUNAYI

YENGEÇ ve OĞLAK aksında... 


  Yengeç burcunda bir dolunay... Güneş, kış gecelerinin en soğuk günlerinde saklarken sıcaklığını ve ışığını, AY en cömert gecelerin kapısını aralıyor, sergiliyor güzelliğini hiç çekinmeden! "Ay yüzlü Sevgili" ... ifadesi, dolunay güzelliğinin İnsan'a tesir eden en güçlü biçimlerinden birisi. Tam bir Ayna formunda! 

   "Hikmet ilimden özeldir, çünkü ilim hikmetin düzenlediği tarzıyla maluma erişir. Binaenaleyh her hikmet sahibi âlimdir, buna karşın her âlim hakîm değildir", der Sadreddin Konevî Hz. Neden hikmet? Çünkü Al Hena menzilinde gerçekleşen bu dolunayda Allah'ın el Hakîm ismi yönetici. Suret manası ile dolan bir yaratılış hakikati... 

   "Suret olmadan manalar ebediyen tecelliye gelmez"!

Yaratılış hikmetinin gereği, manaların tecelli etmek yani ortaya çıkmak ve görünmek için suretlere ihtiyacı var... Adem as ' ın yaratıldığı Yengeç burcu ve makamı AY... Öncü... Dişi... Nemli... Su elementi... Anne... Rabb... Eğitimci, terbiye edici... Şekillendiren, biçim veren... Sanatçı... Ressam... Resim... Evladını terbiye eden, yediren, giydiren, koruyan, seven anne ve baba... 

   Astrolojide Ay ve Yengeç burcu sembolizminde, "anne" ve dişi olarak "kadın" teması yücelse de, işin hakikati cihetinden baktığımızda, Hz. Adem anne ve baba olmanın da ilk makamını temsil eder. Dolayısıyla Ay kimi haritalarda babadır... Öyle babalara rastlarız ki bazı annelerden daha hassas daha şefkatli ve terbiye konusunda daha duyarlı. Yani demek istediğim işin aslı; bu iş her ne kadar vazife olarak cinsiyete baksa da, işin hakikatinde ve özünde tamamen mana itibariyle disi nitelikleri ve elementleri kusanmakla alakalı. Ve lütfen bu yazdığım şeyleri çarpıtılmış cinsiyetçilik ve sapkın cinsiyet ahlaksızlığı ile sakın karıştırmayın. 

   Oğlak burcuna geçiş yapan Günes'in; doğan, büyüyen ve yetişen bireyin kendi başına ayakta duruşu, zorluklara sabredişi ve güçlüklerin üstesinden gelişi ile sabır vasfını kuşanarak, duyguların esiri olan degil, onları yöneten yüksek bir kuvveti ve vasfı tasvir eder. Artık cemiyetin içinde hedeflerine odaklı, ne yapması gerektiğini bilen, toplum kurallarını inşa eden ruh, suretini bulmuş ve makamına doğru yol almaktadır. Ne için yaratılmış ise o yaratılış manasına doğru tırmanır. "Tırmanma" kelimesini elbette öylesine yazmadım. Oğlak burcunun, kimsenin çıkamadığı yerlere çıkma ve tırmanma yeteneginden alır kuvvetini. Toprak elementi!

   Oğlak burcunun yöneticisi Saturn'un de Oğlak burcunda oluşu ve Güneş ile kavuşum yapacak olması, ne istediğini bilen, dirayetli, hedefine odaklı, nefsi üzerinde söz sahibi, kurallara uyan, mesleki çalışmalarında sıkı bir disiplin içinde bulunma temalarını açığa çıkarıyor. Aile ve toplumda kendini bir birey olarak ifade etmeye çalışan İnsanoğlu, bu karşıtlık ve zıtlık döngüsünde, kendisini gelgitler içinde bir kargaşaya ve duygusal zayıflıklara kurban verse de, "kendini bilme" ve "kendini bulma" yolunun sarp kayalıkları içinde "inatçı bir keçi" misali tırmanmalı yorulmadan! Ailesinden, köklerinden, atalarından (Ay Yengeç ) aldığı miras ile... İmanı, inancı ve Rabbine verdiği sözden sapmadan... ( Hz . Adem'in Rabb'ine  verdiği söz) 

   Kısaca bu dolunayın sembolik okuması bu... Ve bu manadir dirilen ... İnsan olmanın hikmeti ve hakikati icinde... Tüm bütün bu tırmanışlar ve İnsani hakikat deyince , Sakarya Türküsü ne de güzel söylenir şimdi... Yaratılış hakikatini böylesine güzel anlatan kaç şair çıkar dersiniz?

"Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan."

Necib Fazıl
   

12 Aralık 2018 Çarşamba

MERKÜR YAY BURCUNDA... KAHRAMANLARIN YAZARLARI... BİLGE YAZAR... MASALCI!


      MASALCI!


UTARİD yani MERKÜR hepimizin bildiği adıyla... Bu gece saat 02:55 saatinde 00 dereceden YAY burcundaki macerasına başlıyor. Macera kelimesini bilerek seçtim elbette. Ama siz sakın aldanmayın macera kelimesinin cazibesine. Bu kelimelerin tatlı sihri sadece... Büyülü dünyaların masalsı kapılarını aralayan yazarların fısıldayışı çalar kapınızı. "KİM! O!" deseniz de ses vermez gaybın sırlarını mahirce kurcalayan şairler... Kendi cevabımızı buluruz hepimiz. Büyümek istemediğimiz hikayelerin, cinlerin ve perilerin, uçan kanatlı atların, yarı at yarı insan centaurların, sihirli lambaların, parmak çocukların, sarayların ve binbir gece masallarının koynunda, bize bilmediğimiz sırların açıldığı alemlerin eşiğinde büyüdük!.. Söyleyin hadi, itiraf edin biz hala o masallarda yaşayan hayalin peşinde koşuyoruz. Bilinçaltı, psişe gibi psikolojik kavramlarla boğmadan yazıyı gelelim meselenin özüne...

Doğum anınızda UTARİD - Merkür nerede? 


Muhyiddini Arabi çok ilginç bir yorum yapmış saatlerin hazinesinde.Söyle diyor; 

"Allah daha iyisini bilir. Şayet gebe bir kadın, Utarid'in ateşli bir yıldızla birleştiği bir vakitte doğum yaparsa, Doğurduğu erkek çocuğun ölümü kılıç yarasından olur. Şayet topraklı bir burç ise (yani Merkür toprak burçlarından birinde ise) hastalıktan ölür. Şayet yıldız rüzgarlı ve esintili bir burç ise (yani hava elementi) ölümü yelden olur. Şayet bu yıldız sulu (su grubundan) bir burçta doğarsa ölümü denizden olur." 

Denize aşık biri olarak ölüm sebebimin Deniz olma ihtimali beni şaşırtmadı doğrusu... İşin esprisi bir  yana paniğe kapılmayın ya da gereksiz  endişelerle doldurmayın göğsünüzü. Sadece bu ilmin ne demek istediğini anlamaya çalışın, yoksa ne vakit ve ne sebeble öleceğimizi bilmek bize düşmez. Ama kendinizi tanımanıza ve anlamanıza faydası olur. Ölüm deyince gözleriniz büyümesin ve korkmayın hemen. Bunu, size ait özel bir sırrın fısıldanışı gibi, kendinize ait nefsi bir sıkıntının aşılmasında faydası olacak, kurtarıcı bir şifre olarak görür iseniz, her şey nasıl da değişir birden? Sizin Utarid - Merkür hangi elementte yerleşmiş ise o elementin manalarını inceleyin ve anlamaya çalışın. O manaların düşünce ve zihin dünyanızın, iletişim anlayışınızın, kalbinizde ne uyandırdığını dinleyin. Elbette bir horoskop içinde pek çok unsur var ve bunların hepsi bir araya geldiğinde resmin bütünü açığa çıkar. Yani burada sadece Utarid - Merkür ile size sunacağımız bilgiler, bir filin hortumundan tutup onu hortumuyla tanımlamak kadar sığ olur. 

Ama bir yandan da, İbni Arabi hz.'nin yorumunda Utarid - Merkür'ün ölüm ile özdeşleştirilmesi ne kadar ilginç. Bir anda şimşekler çakan zihnimde, " ancak o, böylesi muazzam bir yorumu yapabilirdi" diye düşündüm. Şöyle ki: Düşünce yapımız ve zihnimiz bizi yönetir. İletişim kurma şeklimiz, becerimiz ya da beceriksizliğimiz,her ne varsa bizi öncelikli olarak yönetenler arasındadır. Ne düşünüyor isek onu hisseder ve yaşarız. Düşünce şeklimiz ile kaderimizin kıvrımlarını çözebiliriz. Şu meşhur "ne düşündüğüne dikkat et" sözü hiç de yabana atılacak bir söz değil. Hele ki Allah'ın Sevgilisi'nin şu hadisi şerifi ile daha da aydınlanacak zihinleriniz; 

"Ameller niyetlere göredir" 


Niyet yani yaptığınız işi hangi düşünce ile yaptığınız amelin sonucuna ne kadar tesir eder bilemesek te, kalbe hükmeden mühim bir zirveyi işaret ediyor. Rabbimiz Allah, kulunu bu seviyeden terbiye ediyor. Amellerine buna göre değer biçiyor. Hani deriz ya "zihniyeti bozuk, sapık" dolayısıyla yaptıkları işin sonucunu da buraya bağlarız. Yani bir nevi ölüm sırrınızı avucunuzun içinde tutuyorsunuz. Pek çok kişinin ölüm anından önce, ölümleriyle ilgili, sanki kendilerine  nasıl ölecekleri bildirilmişcesine "malum olmuş" deyimini kullandığımız çok olmuştur. Sözü uzatmadan, İbni Arabi hz. nin ne demek istediğini umarım anlatabildim! Tabi bir durum olarak, bireyin haritasında nasıl kilit bir rol içinde olduğunu görmek hiç de zor değil...

Bugün Yay (Kavis) burcuna geçen, yani ateş elementinde bulunan bir Utarid - Merkür etkisine değineceğim; 


Hızı ile meşhur Utarid - Merkür, yöneticisi olduğu İkizler burcunun tam zıddı mevkiinde rol alıyor; YAY. Hava elementi olan İkizler ve Toprak elementi olan Başak burcunun yöneticiliğinden, astrologların zarar görüyor dediği  Yay burcunda... İkizler burcu ile karşıt ve Başak burcu ile kare açı yapan Yay burcundaki Merkür, İkizler ve Başak - Balık burçlarında gezegenleri olanlar için sıkıntılı, huzursuz, kriz döngülerini işaret ediyor. Merkür Nötr bir gezegen olma özelliği  ile Yay burcunun eril niteliklerine bürünecek, zekası ve iletişim biçimi ile; hayatın anlamı üzerine düşünme, felsefe ve anlayışlar geliştirme, inançlar ve din ile ilgili konularda, toplumlar ve çeşitli kültürler ile ilgili araştırmalar yapma, yargılama gibi özellikleri kuşanacaktır. Jüpiter (Müşteri) ile Yay burcunda kavuşan Merkür, bu özellikleri daha da yükselten bir  ivme kazanarak, özellikle yazarlar, eğitimciler, yargı mensubları, yayıncılık, ulusların elçileri, iletişim, akademik konular, üniversiteler, seyahat firmaları gibi alanlarda iş güç sahibi  olanları bir hayli yoğun, verimli ve belki de kazançlarının artacağı bir  süreç başlıyor. Yazarlar ve akademik çalışmalar yapanlar için kitaplarının baskıya verilebileceği ya da eserlerini  tamamlama kuvvetini bulabilecekleri, öğrenci  ve eğitimcilerin bu alanlarda kendilerini  daha da yukarıya taşıyan çalışmalar yapabilecekleri ve verimliliklerinin artacağı güzel bir dönem... 
Hedefe ok gibi saplanan fikirlerin avcısı olmak, düşüncelerde isabet etmek... olumlu iken... kendini haklı bulmak ve bu haklılığa dayanarak kendini dikte etmek, pireyi deve yapmak, nefste olumsuz büyüme olarak karşımıza çıkar. 

AY SA'D US SUUD MENZİLİNDE... KOVA BURCUNDA

Başlangıçlar için uygun bir menzil olarak görülür. Sıradışı düşünme ve hissetme yeteneği ile insanlığın hayrına olacak özgür mizacıyla toplulukları etkileme yeteneğine sahip entellektüel etkileriyle dikkat çekiyor AY KOVA burcunda. Ay'ın Deneb Algedi yıldızı ile kavuşum yaptığı şu saatler, Merkür'ün Yay burcundaki hareketinin bazı zorlukları aşmak ile ilgili bir mana üzerinde olduğunu da bilmek gerekiyor. Başarı vaadi zorlukları aşmak ile ilgili bir ayrıntıya dikkatimizi çekiyor. Öfke! Öfke sorunlarının aşılmasını zorunlu kılan bir döngü. İnsanın gözünü döndüren ve kalbini karartan, katılaştıran ve zalim tutumlara sebeb olan bu korkunç hastalık, duygulardan ve hislerden kendini tamamen dışlayan, inkarcı ve asi bir karakteri besler ise vay halimize!.. Said bir menzilin içinde bu sürecin daha kolay ve farkedilir bir durum içinde sezilerek temizleneceğini düşünüyorum. Öfke de Allah için olmalı sevgi de... Tüm mücadeleler bu niyetin kalbe kök salması ile kamil olur... Kamil İMAN... Kamil İNSAN... İki cihan saadeti... 

MERKÜR JÜPİTER KAVUŞUMU... "İLLA EDEB"

Jüpiter'in iyimser, olumlu, inançlı fikirleri Merkür ile düşünce ve iletişim şeklimize yansıyarak büyüyor. Genişleyen ve büyüyen düşünce dünyası, fazlasıyla gelişen özgüven sebebi ile yapılabilecek hatalar, yanlışlar ve küstahlıklar da büyür. Edebi kaybetme... "İlla Edeb!" diyen Yunus Emre, "İlim meclislerinde aradım kıldım taleb / İlim geride kaldı illa edeb" ile sözün özüne erişir. Haddini aşan büyüme ve genişleme, beraberinde rehaveti de taşır. Nasıl Saturn Kabz halini yaşatıyorsa, Jüpiter de Bast hali ile Mü'minin gönlüne genişlik ve huzur verir... Jüpiter hikmeti barındıran güzellikleri gösterir ve sunar... Bunu idrak edebilme marifeti kulun gayreti ile lutuf ve ikrama sebeb olur. nasıl bir gayret olmalı bu? Nefsinin günahlarını unutmayan ve asla kibre düşme gafletinde bulunmayan "Tevbe" makamının yolcusu olmakla mümkün... Unutmayın hata hz. Adem'i cennetin güzel genişlikleri içinde yakaladı. Genişlik beraberinde gafleti de barındırır. İnsanlar ise bu genişlik hallerinde daha çok günah işlerler... 

BIÇAK VE FİKİR


    İbni Arabi hz. nin, Ateş elementi ile kavuşum yapan Merkür için    - ki yay ateş elementidir- bıçak ile yani kesici bir alet ile ölümden bahseder. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun kendisine iftira eden ve bir tiyatro sahnesinde yargılanır gibi, 28 şubatta idamla kendisini yargılayan hakime verdiği meşhur cevab geldi aklıma birden: 

"Ben bıçak yaparım, isteyen ekmek keser, isteyen adam"!

Bıçak sembolü ile ateş elementi arasındaki bağ ve bunun fikir ve düşünce sistemine yansıyan kuvvetli etkisi karşısında; fikrin bıçak sembolü ile anlam kazanması, öldüren ve yaşatan etkisini de beraberinde getiriyor. Venüs'ü Koç burcunda (ateş elementi) olan Salih Mirzabeyoğlu, Başak Mars'ı (toprak elementi) ve Boğa Merkür'ü (toprak elementi) ile, İbda fikir sisteminin mimarı olarak "Bıçak" sembolünü sıradan bir anlatım içinde kullanmadığı aşikar...  Ateş ve toprak elementleri arasındaki muazzam döngü... Bu ilmin içinde bulunan biri olarak, benim için pek çok inkişafa sebeb olması da apayrı bir konu...Yine en başa dönüp bağlanıyoruz: Ölüm o ki, hayatın ta kendisi!.. diyebileceğimiz nefis bir konuya doğru yol alıyoruz ki, mevzuyu uzatmak istemem. Başka bir vesile ile bunları yazalım.

Marcel Proust ve Stefan Zweig

Basit bir çözümleme ile sadece bakmak istedim. Edebi bir yazı değil niyetim. Sadece İbni Arabi'nin metodunun gerçekten nasıl işlediğini anlamak sebebim... Elbette pek çok unsuru da değerlendirmeye dahil ederek... basit bir dille...
Merkür Jüpiter kavuşumuna sahip Marcel Proust... Merkür Jüpiter üçgenine sahip Stefan Zweig... Birbirinden farklı yaşam biçimlerine sahip bu iki yazar arasındaki tek benzerlik; insan doğasını anlamak ve anlatmak konusundaki hassas çizgileri, en mükemmel seviyeye taşımaları... Hatta Zweig'ın hikayelerinde, insan psikolojisini çözümleme ve anlatma yeteneği ile bu konuda çıtayı bir hayli yüksek bir noktaya bırakması tesadüfi değil... (Yeri gelince haritalarını inceleyip, haklarında detaylı bir analiz yapmak isterim!) Merkür ve Jüpiter'i Yengeç burcunda kavuşumu olan Proust evinde ve hasta yatağında, ilerleyen akciğer hastalığı  zatürre sebebiyle, nefes sıkıntısı (boğulma - deniz - su elementi) çekerek ölümü... Yine Akrep burcunda bulunan Merkür (su elementi) sembolü; yatağında zehir içerek (akreb) intihar eden Zweig çifti, sonlarını kendi elleri ile mi yazdılar? 

ZAMAN İÇİNDE BİZ?

Merkür Jüpiter kavuşumunu, Yay burcunda deneyimleyerek, hepimiz, haritalarımızda bize özel sunulan terbiye süzgecinden geçeceğiz. Kim benliğin boş bir kibirle kendisini sardığını, kim kendisine sunulan cömert yeteneklerin şükrünü, kim sonsuz fikri muhasebenin zorunluluğunu, kim nefsin arzularının çirkefliğini ve ahlaksızlığını, kim hakikati bulmak için, şimdiye kadar nefsinin sahiplendiği tüm sahte hakikatleri terketmesi gerektiğini anlayabilecek? 












7 Aralık 2018 Cuma

AYDINLIK SAVAŞÇILARI... ŞEVLE MENZİLİ...




AYDINLIK SAVAŞÇILARI - ŞEVLE MENZİLİ

"bu destan
suların akışı gibi
küfrün surlarına tırmanışın
ve ilklerden başka örnek tanımaksızın
savaşanların
sen! 
anadolunun sahibi
sen! 
beklenen
sen! 
kurtulacak
ve kurtaracak olan
duy milyonlarca hasretin sesini
sen eryürek nasipli
beklenen sensin
özlenen sensin
gözlenen sen..."

Salih Mirzabeyoğlu - Aydınlık Savaşçıları (Moro Destanı)


      YENİ AY 18 derece Yay Burcunda ve yedinci evin girişinde... Şevle menzilinde... "Yansıyan ışık, aydınlık" anlamında...  Ve 10. evde bulunan Balık burcundaki Mars Neptün kavuşumuna, Yeni Ay ile Güneş'in kare açı ile düştüğünü görünce mırıldanmaya başladım, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nun "Aydınlık Savaşçıları" şiirini... 
Büyüleyici bir savaşçının dilinden dökülen bu başyapıt değerindeki şiir, şehadeti ile birlikte zirveye çıkan bir mücadelenin ölümsüz sembolü ve ölümsüz kahramanı!

Yay burcunda gerçekleşen Yeni Ay ile Rebiül Ahir ayına girmiş bulunuyoruz. Şevle menzilinde gerçekleşen Yeni Ay... Akreb'in Kuyruğu... Ze... Hava... Hayy... Zor işlerin başarılabileceği, içinde sıkıntıları da barındıran bir menzil içinde, yeni bir aya giriyoruz. Zor işleri başarma teması ,"Akreb'in Kuyruğu" olarak geçen menzilde, akşam ile doğan Ay haritasında yükselen burc İkizler... Ve yedinci evdeki Ay ile tam bir karşıtlık halinde...10. evde bulunan Mars Neptün (Balık burcunda) kavuşumuna da kare açı yapıyor... Tüm bunlar ne demek? Açalım... "Açıl susam açıl" dizelerinde Üstad Necib Fazıl'ın buyruğu gibi... olsun, açılsın kapımız... 


"Açıl susam açıl! Açıldı kapı;

(ÇİLE şiirinden)



Yılancı yani Ophiuchus takımyıldızının menzilinde hareket eden Ay, Akreb'in Kuyruğu yani Lesath yıldızına doğru ilerliyor. ŞEVLE menzilinin etkileri özellikle menzilin yöneticiliğini yapan HAYY esması ile manayı taçlandırıyor... Şevle menzili zor işlerin başarılması için uygun bir süreç olarak görülür... Salih Mirzabeyoğlu ile gelişen, onun iştikak ilminden aldığımız kuvvetle "Ölüm Odası" yazılarında, bakın nasıl yakın bir anlam bağı içinde gelişiyor; 

"MEF'AT -Yılanlı yer. Dünya. Hastahane. Hapishane: 591 MÜFEAT- Yılan suretinde alamet. Eczacı sembolü. ( Hayy: Diri, canlı, sağ. Bir şeyi cem ve "ihraz- erişen, keşfeden, nail olan, birisini güzel bir surette koruyan"... Allah'ın hayat sıfatı ve bu sıfatın her şeyin kendinden yapıldığı suya sirayeti hatırda; Sin harfi, Allah'ın Muhyi ismi ve Su Mertebesini işaret eder. Mevlana (Celaleddini) Rumi Hazretleri, Canı, Diriliği, su üzerine düşen Güneş suretine benzetir; kepçelenemez, tutulamaz, her varlıkta ona mahsus tecelli eden... Fiziğin bildiği, ama mevzuunda asla zaptedemeyeceği. Hayye : Yılan... Hayye: "Gel... Haydi"... Hayyat: Yılanlar... Hayyat: Terzi. Kesip, biçen, ayıran, bitiştiren, diken. Kıyafet. Feraset..." (Ölüm Odası - B Yedi 222)

Manaların peşpeşe ruhumuzda sıçraması bir yana, yılancı takımyıldızının sembolü; Yılanı iki eliyle kuvvetle tutan ve ona hakim kuvvetli bir insan!.. Zor işlerin başarılabileceği bir yol... Nefs terbiyesi... Hastalığın tedavisi için "Sıratı Müstakim" yolunda tutunma mücadelesi... Hastalıklar, doktorlar ve ameliyatlar... Bunu sadece beden hastalıkları olarak düşünmeyiniz. Nefsin hastalıkları kalb ve dil yolunda öyle korkunç sefilliklere düşer ki, sonra bir bakmışssınız bedeninizi de sarmış nefsin hastalığı. Kalb afetleri ve dil afetleri başlığı altında İmam Gazali çok mühim reçetelere imza atmıştır ki, bu teşhis ve reçeteler günümüz Oxford üniversitesi araştırmacılarının dahi başucu kitabıdır: "İhyau Ulumiddin". Ne tevafuk! İhya'nın da  kökü Hayy ismine dayanır. Madem Hayy esması bunca şifanın kaynağı, bakalım Sadreddin Konevi ne diyor bu hususta;

"Bilinmelidir ki:
Kadim ve Hayy'ın hayatı, karşısında duran herkesi aydınlatan güneş için güneş ışığı gibidir; bizatihi Hayy'ı da kim görürse canlanır ve hiç bir şey ondan gizli kalmaz." 

Hakk'ın yolu bir elbet. Yukarıda Salih Mirzabeyoğlu'nun açıklamaları içinde yer alan "HAYY" isminin açılımı için de Mevlana (Celalleddini) Rumi  hz; "Su üzerine düşen güneşe" benzeterek, idrak edebileceğimiz sembolik bir dili kullanmış...
Nefsin gönlü perdeleyen hastalıkları, arzuları ve istekleri, iştah ve şehvetleri terbiye olmaz ve tedavi edilmez ise, HAYY isminin hakiki canlılık ve hayat diye bahsini ettiğimiz, kalbin diriliği, canlılığı ve şifasını içeren nuru kaybolacak, hidayeti bulabileceği gözü - gönlü kirlenecek ve bireyin kalbinde ve ruhunda saf sevginin kayboluşu, katı, sert, kaba, hoşgörüsüz, kavgacı, kendinden başkasını gözün görmediği ve zulmeden korkunç suretlere dönüşeceklerdir. Eza ancak kendine dokununca çığlık atan, ama başkasındaki eza için kılını kıpırdatmayan herkes, kendi nefsindeki tiranlığın başrolünde oynuyor demektir. Bu durumda kalbin uyanıklığından, ferasetten ve kalbi hislerin doğruluğundan bahsetmek mümkün olmayacak, ancak şeytani hislerin yolunda, kendini hak zannı ve vehmi içinde yola devam eden sapkınlıklar gitgide çoğalacak... Bakınız Sadreddin Konevi nasıl devam ediyor:

"Şayet sıradan hayatın elemleri ariflerde tezahür ederse bile, bu onların hayatlarının temizliğine ve yaşamlarının lezzetine bir zarar vermez. Çünkü cismani elemler, ruhani nimetlere karşı koyamaz, aksine ruhani nimetlerin darbesi karşısında silinip giderler; bunun nedeni, mananın surete üstün gelmesidir.
Perdeli insan velide bir sıkıntı gördüğünde, bunu sıkıntı, gam ve hüzün gibi bir bela kendisinne geldiğinde, kendindeki haline yorar; halbuki belanın velinin nefsindeki hükmü, bu perdeli insanın vehmettiğinden farklıdır. Çünkü veliye gelen şeyin sureti bela, fakat manası ise, sadece ehlinin anlayabileceği bir afiyet ve nimettir."

Hayy isminin açılımını böyle yorumluyor, Konevi hz. Kalbin nefsten selamete ermesine göre manalar kalbte açılır. Nefs temizliğinin derecelerine göre HAYY isminin nurları kalbten bedene şifa gibi yayılır. İşte tam da burada yılan ve yılanı tutan insan sembolü; nefsin ve şeytanın tüm hilelerine rağmen onu elinde tutmayı başaran bir kuvveti yani "İnsanı Kamili" temsil eder! Zor işi başarmak! "Aydınlık Savaşçısı" her bakımdan hem içte hem dışta "FATİH" olmanın sembolü... 

"Her şey aydınlığa çıkmak içinher şey"Mutlak Bir" için" 


(Salih Mirzabeyoğlu - Aydınlık Savaşçıları'ndan)

 MARS NEPTUN KAVUŞUMU BALIK BURCU;

AY  ve GÜNEŞ YAY BURCU 

ARASINDA KARE AÇI

AY Yay burcunda yedinci evde; hislerin, duyguların, arzuların, geçmiş değil de geleceğe dönük olarak, daha ideal ilişkiler içinde ve özgürlüğüne zarar vermeyen sıcak, cesur, meraklı ve inançlı, iyimser ve geniş bir vizyona sahip bir mizac sergileyen ilişkiler kurar. Ay burçları Yay burcunda olan anneler de genelde böyle bir annelik sergiler... 
Olumsuz özelliklerinde ise; huzursuz, dengesiz, sorumsuz, haddi aşan rahat tavırlar sergileyebilen küstahlık ve ahlak düşüklüğü, sınırlarını koyamayan zarar verici tutumlar ortaya çıkabilir.

Mars Neptun kavuşumu Balık burcunda ve 10. evde; Hayallerin peşinde hayallerin savaşçısı, ideallerinin peşine düşen, yardımsever ve mazlumların savunucusu, kendini yüksek bir ideale adayan, hizmet eden ve feda eden savaşçı...
Olumsuz özelliklerinde ise; zayıf, iradesiz tavırlar, pasif agresif tutumlar, kendini kurban eden şiddeti üzerine çekme, dış etkilere açık ve fazlasıyla etki altında kalan, duygusal travmalar ve psikosomatik hastalıklar, karmaşa ve kararsızlık... ortaya çıkabilir. 
Gelelim bu iki etki arasında meydana gelen Kare açının özelliklerine; 
10. evi işaret eden etki, toplumun önünde kendimizi ifade ettiğimiz, meslek ve kariyer noktalarında çalışmalarımızı sunduğumuz alanda gerçekleşiyor. Sue Tompkins "açılar" ile ilgili yorumda, Mars Neptun arasındaki açıların, denizle ilgili mücadeleyi de temsil ettiğini söyler. Bir kahraman sembolüne dikkat çeken Tompkins, 10. evde gerçekleşen böyle bir açının, toplumun özlem ve arzularını, onların da göreceği şekilde gerçekleştiren kimseleri de sembolize ettiğinden bahseder. Bu pek çok şey olabilir. Bir yarışma sonucu herkesin hayran kalacağı dereceler alabilen, spor, sanat ve güzellik ile konularla gündeme de gelebilir. Bununla birlikte tüm bu semboller içinde zihnimde beliren ve beni endişelendiren, 10. evde kendini feda eden figürün intihar bombacısına da benzemesi. Neptün'ün Balık burcunda,yanılgılara düşüren sisli dünyası, büyüleyici nitelikleri yanısıra, kişinin hayal dünyasında kendisini kandırdığı bir ideale dönüşmesi, en korkunç özelliği...  İdeallerin görünümüne dönüşmüş yalanlar, bu etkiyi taşıyan kişileri (Mars Neptün açıları) bir anda tesiri altına alır. 
Karmaşanın sembolü olan Neptün, dağınıklık, buhran ve çeşitli psikolojik sebepler yüzünden, toplumu karıştıran eylemleri ve kadınlar (Ay) ile ilgili  yaşanabilecek olumsuzlukları da temsil ediyor. 
Hem Yay burcunun hem de Balık burcunun yöneticisi olan Jüpiter de Yay burcunda. Bu durum hem iyimser hem de cesaret içeren deneyimleri abartan özellikler ile dikkat çekiyor. İyi bir eğitimciyi, iyi bir hukukçuyu, idealist tutumları, yaşam içinde bilgeliğe ulaşma gibi maddi ve manevi zenginlik ve genişlikleri ve cömertliği temsil etse de; Mars Neptün kavuşumuna etki eden Güneş ve Ay karesinin etkilerini, beklenenin üzerinde artıran tesirler içinde tecrübe edebileceğimiz, dikkatsiz ve fazla iyimser, çıkarcı ya da ahlak kaidelerini bozan ve yıkan, fanatik tavırlara ve sapkın din anlayışlarına karşı daha uyanık olmak gerekecek.  


TÜRKİYE HARİTASINDA YENİ AY!

Türkiye'nin altıncı evinde gerçekleşen yeni Ay altıncı evde; ordu, deniz kuvvetleri, işçiler, çalışanlar, hizmet veren tüm sektörleri - yiyecek, içecek, sağlık vs - içine alır. 
Mars Neptün kavuşumu Balık burcunda Türkiye haritasının tepe noktası dediğimiz 10. evinde gerçekleşiyor. Bu haritada Uranüs Güney düğüm ile kavuşum yapıyor tam da aynı derecelerde... Yani haritada natal Uranüs Güney düğüm kavuşumuna bir de transit Mars Neptün kavuşumu ekleniyor. Bu durum;
Ani, beklenmedik, kazaya eğilimli, kimseyi dinlemeyen ve baş eğmeyen asi davranış ve hareketleri... Özgürlük savaşçılarını ve devrimcileri... Sabırsız, bencil ve inatçı davranış biçimlerini ifade ediyor. Üstelik haritada natal Pluto ile yaptığı üçgen açı;
ölünceye kadar savaşan, hayatta kalma mücadelesi veren, acımasız ve sert bir rekabeti açığa çıkarıyor. 
10. ev; Devlet başkanı, Kral ve Kraliçeyi, hükümeti, vali ve belediye başkanlarını, ünlüleri temsil eder. 
Hizmet sektörü ve yöneticiler arasında meydana çıkabilecek bir gerilim, hükümet, iktidar ya da başkan tarafından gelebilecek çok sert tavırlara sebeb olabileceği gibi, ünlü birisinin ya da devlet yöneticilerinin, ölüm kalım savaşı gibi verdiği, ciddi sıkıntıları da gündeme getirebilir. 
Bu öyle gerilim yüklü bir açı ki, "kazanmaktan başka şansım yok", demekle eşdeğer... Türkiye'nin haritasında, kuruluşu temsil eden mücadele ve kazanım açılarının, bugün de iktidarı temsil eden Başkanı destekleyen görüntüler çizdiğini söylemem yanlış olmaz sanırım.
Yeni Ay, Türkiye haritasında natal Neptün ile üçgen açı yapıyor; İletişim ve ulaşım ile ilgili kanalların, ordu, deniz kuvvetleri, polis, işçiler, çalışanlar, hizmet veren tüm sektörler - yiyecek, içecek, sağlık vs.- ile ilgili konular, gündem haberlerini ve iletişimi çok hassas bir şekilde etkileyebilir. İnsani duyarlılığı artıran haberler, iletişim ağlarında kuvvetle yer alabilir. 

Terkeden derviş gibi mi olmalı? 

Hayır hayır "terki de terk et!" 

diyen dervişe kulak vererek savaşmalı.  


"cephede döğüşeninyüreği peknişanı keskin olsundüşmesin nefsin pususuna.bilsin can tende emanetbilsin gören göztutan elinne büyük nimet olduğunu"bozulsun neronların oyunubozulsun uşakların pususuuyansın "kardeş" dediklerimizgamsız uykularından.""


Salih Mirzabeyoğlu (Aydınlık Savaşçılarından)









      

      

       

10 Kasım 2018 Cumartesi




YENİ AY : ADALETİN DİLİ... RUH IL KIST ... ADALETİN RUHU! 


GÜNEŞ AY KAVUŞUMU, AKREB BURCUNDA... 

ZUBEN EL GENUBİ YILDIZI İLE KAVUŞUM 

(7 KASIM 2018 - REBİ UL EVVEL HİCRİ 1440)

   Güneş ve Ay Akreb burcunun 15. derecesinde, yeni bir aya girmenin heyecanı içindeyiz. Safer ayının bitişi ile başlayan Rebiul Evvel ayının heyecanı başladı bile. Sevgili'nin doğduğu bu ay... Akreb burcu temaları içinde, Zuben el Genubi yıldızı ile kavuşum yaparak, tutkulu bir "ADALET SAVAŞÇISI"nın portresini çiziyor bizlere... Zuben el Genubi, Terazi takımyıldızının "güney ölçeğindeki" yıldız. Ay menzili olarak da ZUBANA menzili diye geçen...İnceleyelim tüm sembollerin dilini.

Zubana... Zebane, Zubane Farsça kökenli bir kelime. Terazinin dilciği, kemer tokasının dili ve alev dili gibi anlamlara geliyor. Hatta Meninski sözlüğünün bir de anatomik bir anlam yüklediğinden bahsedilir; "avretlerun ud yerlerindeki dili"... Bitmiyor tabii daha ilginç bir şekilde kelimenin açılımı devam ediyor. Türkçede vav harfi ile yazılarak "zıvane" ye dönüşüp "alev dili" anlamını kazanıyor. Ahmet Vefik Paşa'ya göre; "zubane veya zıvane" değirmen taşının aks mili... Ve "zıvanadan çıkmak" ile bir deyime dönüşen anlam... Dengeyi kaybetmek, tehlikeli olmak... anlamlarına gelir! Kelimenin bizi getirdiği anlam silsilesi burada bitmiyor tabii... Asurca sözlüğünde "zibanitu... Terazi ve gökteki Terazi burcu" anlamına geliyor. (Kelimebaz - Sevan Şivanyan) 
Bu kelimenin silsile şeklinde, kadim dillerden günümüze gelen anlamı, bizi onun derin anlamları içinde düşünmeye zorluyor. Asur medeniyeti döneminde bu yıldız için bu ismin kullanılmış olması da, astronomi ve astroloji ilminin, insanlık tarihi ile bir arada nasıl da yürüdüğünün en büyük ifadesi oluyor bu arada. 

 Akreb Burcu dediğimizde aklımıza ilk gelen "güç ve kontrol tutkusu". Özellikle sabit yıldız ile (zuben el genubi) yapmış olduğu kavuşumda bu özellik daha da güçleniyor. Çünkü kelimeye eşlik eden anlamlar içinde "zebun" kelimesi ,"güçsüz bırakmak" anlamıyla bizi hayrette bırakıyor. Asrın mütefekkiri, şehid Salih Mirzabeyoğlu ile devam edelim, manalar zincirine. 

(Zebani: Cehennemde vazife gören melek... Zeban: Dil,lisan... Üstad'ımın bir noktalaması: 
Ateş benim yıkayan, yuyan, emziren annem/ Bir arınma kurnası olsa gerek Cehennem!) 
Üstad'ımın 1982 tarihli, "KÜLHAN YERİ" isimli şiirinden: "Yaklaştım hamamda külhan yerine/ Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler/ Saplandı mı akıl bir kez derine/ Her an dirilmeler, her an ölmeler!)... (Ölüm Odası B Yedi 373) 

Çok mühim tevafuklar içinde bir YENİ AY HARİTASI... İstanbul için çıkarılan haritada Yükselen İkizler Burcu, Fortuna ile kavuşumda. İkizler deyince de aklımıza ilk gelen, dil, konuşma ve iletişim... Ay'ın kavuşum yaptığı menzil ile örtüşen anlamlar birbirine kuvvet veriyor... Düşünce, iletişim ve fikir alışverişlerinin yoğun olacağı bir döneme işaret ediyor... Yöneticisi Merkür,Yay burcunda... tam da yükselen İkizler karşısında Yay burcunda karşıtlık halinde. İlişkiler  için gerilimli ve tartışmalı ortamları işaret etse de, entellektüel anlamda yoğun, sosyal iletişim içinde olunacağı bir ay. Ama çeşitli riskleri de barındıran bir süreç. Fikir alışverişleri ve iletişim, çekişme ve fikir ayrılıklarına da sebeb olabilir. "Her şey zıddıyla kaimdir" hakikati ... Kendimizi tam zıddımız üzerinden anlayabileceğimiz ve anlatabileceğimiz bir süreç... Her bireyin kendi şuur süzgecine göre kendisini ve karşısındakini idrak edebileceği önemli vakitler... 
Düşünce ve muhakemenin yakıcı etkileri ile yapmamız gereken muhasebenin eşiğindeyiz... Muhasebe! Kendini bile bile ateşe atmak ve nefsi  yıkamak, arındırmak bu yakan alevlerin içinde. Kolay iş değil bu ve kimse canı yansın istemez... Kaçar NEFS, muhasebenin, cehennem gibi her an ölümle burun buruna getirip öldürmeyen zehrinden. Nefs muhasebesini yapamayan bireyden ne fikir ne de fikri anlayan bir ruh bekleyemeyiz. Nerde"fikir çilesi"...

Merkür Yay burcunda iken, haddinden fazla iyimser mizacı ile çok meraklı halleri ve yabancı dil öğrenme yeteneği ile dikkat çeker. Yabancılar ile iletişim doğal ve spontane bir şekilde gelişir. Üstelik Yay burcunun yöneticisi Jüpiter de Yay burcuna giriş yapıyor. Din, inançlar, örfler, din adamları, kanun adamları, kanunlar ve yargı ile ilgili konularda büyüme, genişleme dönemine giriş yapıyoruz. İletişimin konuları da böylece ortaya çıkmış oluyor. Entellektüel, zeki, özgür ve kendini direk, doğrudan ortaya koyan cesur ve korkusuz bir süreç var önümüzde. İdeallerin daha da parlayarak düşünce ve ifade özgürlüğü vurgusu, bahsini ettiğimiz konularda daha da çok güçlenerek ifade bulur. Ama siz siz olun "kibir" konusunda bir hayli  uyanık olun, derim. 
AY'ın bulunduğu "Zubana menzili" MERKÜR katını da temsil eder iken, ASC (Yükselen) İkizler ile menzilin Merkür vurgusu bir hayli güçlü, yoğun ve etkileyici, üstelik kontrolü elinde tutmak isteyen bir gücün açığa çıkışını sembolize ediyor.

MERKÜR TAHTINDA HZ. İSA... RUHU'L KUDS... 

RUHU'L KIST!

   Salih Mirzabeyoğlu Berzah isimli eserinde, Abdurrahman Cami hz.'nin "NEFAHATÜ'L ÜNS" isimli eserinden "İnsani Hakikatin Perdeleri" isimli bir başlık altında, "Alemde İnsan" konusunun derinliğini, ancak İslam Alimlerinin bilebileceği bir sır perdesini aralayarak gösteriyor. Üstelik bu konu tam da "Kamer Menzilleri"nin ifade ettiği manayı ve ilmin açılımının kaynaklarını göstermesi bakımından da çok mühim bir kaynak.
Zubana Menzili Hz. İSA makamını anlatır ve Merkür katını gösterir. Bahsini ettiğimiz kaynakta 
geçen bölümde bakın hz. İsa makamı nasıl anlatılıyor:

"HAFİ GAYBI: İsa Aleyhisselam ve Perşembe günü ile irtibatlıdır. Latifesi, Latife-i Hafi'dir. Gayet parlak bir siyahtır. RUHU'L KUDS, denir. Zati sıfatlar tecelli eder. Bu makamda zındıklık ve ilhaddan korkulur. Mahlukatın bütün davranışlarını Hakk'ın vücudundan bilip, helal haram sınırını kaybeder. Allah'a sığınırız."

Bu manalar içinde menzilin ifade ettiği anlamın derinlikleri içinde, karşımıza çıkan bir diğer tevafuk, Jüpiter günü olarak geçen Perşembe gününün de hz. İSA ile irtibatlı olması, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve her makam içinde ayrı manalarda zuhur ettiğini gösteriyor. Tam da Jüpiter'in bu menzil ile birlikte yönettiği burç olan YAY burcuna geçişini de bir hayli mühim, etkin ve güçlü bir rol ile karşımıza çıkarıyor. 
Ne anlamalıyız? Gizli sır anlamına gelen "Hafi Gaybı", çeşitli hikmetlerin zuhur edeceği, aşikar olup gözümüze görünecek ilahi seyrin, güzel haberlerini gösteriyor. Gösteriyor ama bireyin bu süreci sadece seyretmesi ne işe yarar ki? Bu süreçten istifade etmeli hem de olabilecek en azami seviyede... Bu süreç ile ilgili en büyük sıkıntı ise, meydana gelen güzel hadiselerin nefsten bilinmesi tehlikesi... Bireyin bunu hakettiğini ya da çalışarak elde ettiğini düşünerek, Rabbi unutmak ve şükredici olamamak, hem zındıklık hem de tepetaklak tersine dönecek bir süreç olarak karşımıza çıkar. Ya da nefs kibir içinde manevi bir helak ile kaybolabilir. Çünkü bu menzilde her şeyi HAK'tan bilecek bir nefs istiyor Rabbimiz. Yoksa tekamül sürecinin terbiyesi, "Akrebin Kıskacı"nda daha da ağırlaşarak, "niye bu hale düştüm" diyecek bir noktada buluverir kendini.

Salih Mirzabeyoğlu'ndan devam ediyorum...  yazısına şu başlık ile giriş yapmış...

"RUHU'L KIST - ADALETİN RUHU

......................................................................................................

RUH'UL KIST - Adalet ruhu, adaletin ruhu. (Kıst- Adalet etmek. Hisse, pay. Nasib. Kısım. Mizan, ölçü, denge. Ruh: Can, nefes, canlılık. Öz, Hülasa. His. Kur'an. İsa Aleyhisselam. Cebrail Aleyhisselam. Korkmak... Ruh-Yüz, çehre. Efsanevi bir kuş..."

Yazısında hayretle seyrettiğimiz şey, menzilin manalarının ve açıldığı kapılarının O'nun eliyle ve ilmiyle de kuvvetlenmesi... Hele ki menzil için açtığımız "ADALET" manasının, Terazi Burcu ve  Zubana menzili içindeki yıldızları da içine alarak kuvvetleniyor olması... Mizan, ölçü, denge manaları Terazi burcu içinde yer bulurken, menzilin hz. İSA ile ilişkisini ve "RUH'UL KIST" ı izliyoruz.

Allah Sevgilisi'nin isimlerinden olan Ruh'ul Kıst hakkında bakınız neler anlatıyor... Ölüm Odası yazı dizisinin 210. bölümünde!

 "Allah Sevgilisi’ne Ruh-ül Kıst denilmesindeki hikmet: Kıst, adalet mânâsındadır. Bütün âlemin nizâmı, aralarında olan cümle hâllerin adaleti, Resulullah Efendimiz’in vücudu iledir. Kendisine nazil olan Kur’ân-ı Azim ve İlâhî vahy, Rabbanî ilhâm ve Şer’i hükümleri icra ve infaz ettiği için, kendisine Ruh’ül Kıst denilmiştir!”… Adalet, mülkün temelidir; Kâinat çapında ülkeye, insanlık kadrosundan ferde kadar, mülk ve adalet en geniş mânâsıyla “ruhî muvazene” sırrı ve bu sırra riayette beden isteğidir. Temel, fikir ve aksiyon hâlinde hedef gaye… 


  ÜSTADIM’dan: 

“Kayalıklı boğazlarda yön arayan bir gemi / Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez!”… 

Usta Kaptan kılavuz, Allah Sevgilisi’nin izinde olan O Nur’un varisleri ile “Ruh’ül Kıst”ı, “İslâm’da idare şekli yok, idare ruhu vardır!” ölçüsüyle devam ettirenlerdir…"

"Adaletin Ruhu" ismi ile anılan Allah'ın Sevgilisinin, adaletin tecelli ettiği yüz, mana ve hüküm sahibi olması, Kumandanın da belirttiği gibi "şer'i hükümleri icra ve infaz" etmesi sebebi iledir. Allah ve Resulünün emir ve hükümlerinin ve yönetim ruhunun dışında ve hatta bizzat karşısında durarak "adaletin tecelli" etmesini isteyen ve umanlar için "adalet" nasıl bir şekil alıp kendilerine döner bilinmez! Hakikatin hakikati olarak karşımızda duran, "Adalet'in Ruhu" hikmetinin açığa çıkmadığı "hukuk sistemleri"nden sadece, "kargaşa, düzensizlik ve nizamsızlık" zuhur edecektir. Böyle bir sistem içinde, adaletin zuhur etmesini beklemek beyhude bir bekleyiş olur.

"Türkiye'de büyük bir İslami zuhur, gerçek bir İslam İnkılabı bekleniyor... Batıya baktığımız zaman, Batı da her alanda iflas ettiğini, fikir, sanat, hal diliyle ifşa ediyor; mesela tarihçi Toynbee, "İstikbal İslamındır, denenmemiş bir o var!" der....................................
"İslam zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır! diyorsun, dönüp de "bu ne diyor?" diyen yok!" 
Bir zamanlar Nokta dergisine verdiği röportajda tam da bunu ifade ederken, muhabir ısrarla şöyle diyor bakın!
- "Ama 12 Eylül'den sonra sola hürriyet kalmadı... Halbuki..."
ve cevab...
-"Canım, 12 Eylül ile ne alakası var!.. 12 Eylül'den önce neredeydiler?.. Siyasi itiş kakışlar dışında mücerret tefekkürden haberleri yok! Ne Batı tefekküründen anlıyorlar, ne İslami.............................................
İşte mesele!.. En büyük revizyonist Lenin'dir; iradi müdahaleyle tabii akışın dışında ihtilal yapmıştır... İşte "irade" davası... Yok ki!"
(Salih Mirzabeyoğlu - İstikbal İslamındır )

"İrade Davası" işte tam da olması gereken... Hani helva yapmak için her şey mevcut. Tüm malzemeler var ama "KİM" bu iradeyi  elinde tutacak? 


"İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!" 

mısralarıyla kulaklarımızda çınlayan Üstad Necib Fazıl'ın MUHASEBE şiiri laf olsun diye yazılmadı elbet. 

 "İdeolojik tarihin" yalan üzerine kurgulanması ve buna inanan ezberci neslin şuur seviyesinin yükselişini, kendi doğrusunun ve hakikatinin peşinde koşma hürriyetinin hakikatini idrak etmesini nasıl bekleyebiliriz ki? Tarih şuuru ve bilinci ve yönetimin temeli yalan üzerine kurulu... Oysa ahlak olmadan hukuk olmaz. Ahlak olmadan kanun doğru uygulanmaz. Ahlak olmadan "Adalet" ortaya çıkmaz. Daha yolun başında yalan ile "zıvana"dan çıkan yönetim ahlakının şimdi geldiği nokta ise tamamen tepetaklak. Her şeyde büyük bir kargaşa hakim. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu öyle açık seçik dile getiriyor ki bu durumu;

 "Nitekim genci "şen sıpa" çizgisinde tutamayınca, resmi kanallar İslami motiflere başvuruyorlar; İslam'ın istismarı sözkonusu, İslama hizmet değil... İşte "muzır yasası"; bataklık dururken, sivrisinek öldürmeye yeltenme..."

Tam da bahsini ettiği sürecin daha da genişleyerek büyüyerek ve yayılarak nasıl da korkunç bir seviyeye geldiğini izliyoruz. "İslam istismarı"! "İslama hizmet değil"!

YENİ AY'IN YÖNETİCİSİ MARS KOVA'DA

Kova Burcu kendisi için değil "insanlık" için bir şeyler yapmanın çabasını temsil eder. Elinde Kova ile SU taşıyan İnsan sembolü... Düşünce dünyası bitmez tükenmez bir kaynak... Sürekli üretken bir hal... Bunu yaparken de tamamen kendine has, kimseden etkilenmeyen bir tutum sergiler. Özgür ve hür irade onun en büyük gücü. Toplumun içinde ama tamamen sıradışı bir tavır ile yaşamayı tercih eder. Kova Burcunun yöneticisi olan Saturn ise sınırları, kuralları, kaideleri, yöneticileri ve "işkolik" diyebileceğimiz, "yüksek hedefler"i olan OĞLAK burcunda hareket ediyor. Hem Mars hem Saturn, Uranus ile irtibat halinde... 
Yüksek fikirler ve ideallerin hedeflendiği süreç, ani çıkışlar ve süprizlere gebe. Hedefleri ve idealleri gerçekleştirmek için, güçlü ve kuvvetli, ayakları yere sağlam basan değişimleri destekliyor. Geçmişe dayalı bazı gecikmeler yüzünden, gündeme yeniden gelecek olan yeni düzenlemeler, hayatın seyri içinde kalıcı kararlara ve hükümlere dönüşecek. Mutmain olma zamanı... Emin olma zamanı... Olgunlaşma zamanı... Ölçülerin ne olduğunu idrak etme zamanı... Zaman... Zamanın yöneticisi Saturn! Bunu daha iyi anlayabilmek için... Zaman konusunda Üstad Necib Fazıl, Salih Mirzabeyoğlu'na onun şahsında dava şuuruna sahip müstesna gençlere, üç tehlikeden bahsediyor; İşte üçüncüsü; 

"Zamanı israf etmeme şuuru... Zaman öldürmenin değil, yaşatmanın zemini... Hemen olacakmış ve şu anı değerlendiremezsen olmayacakmış gibi, içinde bulunduğun anı değerlendirme, hiç olmazsa değerlendirememiş olmanın sancısını duyma şuuruyla, yavaş yavaş, kıvamını bula bula, hazmede hazmede, sıra ile oluş prensibi... Bizim şipşak fotoğrafçılıkla alakamız yok!" (Necib Fazıl'la Başbaşa)

Anlatmak istediğime tercüman olan bu sözler bahsini ettiğim sürecin tam da tarifi! Adalet vurgusu içinde gelen bu menzil, tam da kuvvetli  adımları atma zamanını ve vakti iyi değerlendirmenin şuurunu işaret ediyor... 

"Netice olarak, zaman israfı içindeyiz; zaman ölçümüz yok. Zaman olmayan yerde de iş ölçüsü yok..................................
mücerred meselelerle pratik meseleler arasındaki alakanın anlaşılmadığı yerde, hiç bir çözümün de sözkonusu olamayacağını göstermek; önce ilim adamı geçinenin gözünde, "hikmet planındaki düşünce"nin lüks ve fantezi olmadığı anlaşılmalı, sonra etkili ve yetkililere aktarılmalıdır. Köy bilmişliği ile bir yere varılamaz." 
(İstikbal İslam'ındır- Salih Mirzabeyoğlu)

Özellikle Mars ve Uranus arasındaki irtibat bana "Kendinden Zuhur" manasını ilham ediyor... Bununla birlikte ifade etmeye çalıştığım "irade hürriyeti" ise bundan bağımsız ayrı bir konu hiç değil... İrade hürriyetini kullanma kuvvetine sahip olmak, "kendinden zuhur" ile birebir alaka içinde... Allah Sevgilisi'nin ahlakında kıvam bulmak ve bu ahlak ile "Adaletin Ruhu"na ulaşmak, nasıl da menzilin hakikatine doğru kıvrılıyor ...

"KÜRSÎ, Heba’nın Arş’tan sonra kabul ettiği başka bir cisim; ve Mutlak hükümlerden sonra, onun Kürsî’de ikiye ayrılması ve kulun kesin uyması gerekenlerinden başka, 
irade hürriyetine bağlı yapıp etmelerinin, neticede 
“kim ne yaparsa yapar, yaptığı Allah’ın dediğidir sırrının toplandığı yerdir”
bu Hakk’ın Hak ile kaim olduğu ve Allah’ın rahmetinin baskınlığında tecelli eden bir “Kıst-Adalet” merkezidir. "
(Ölüm Odası B yedi - 210)




  

  

11 Ekim 2018 Perşembe




VENÜS  (ZÜHRE) RETROSU, AKREB'İN KISKACINDA... 

AY (SİN), "ŞIN" MENZİLİNDE! 

KUVVET İLE GELEN GÜZELLİK...


Mayaların Venüs'ü izleyerek Venüs takvimi oluşturduklarını biliyor muydunuz? Venüs döngüsü içine Güneş ve Ay'ın hareketlerini de ekleyerek... Esas unsur olarak Venüs'e bağlı kalarak... Sebebi ne mi? Bir hayli özel ve farklı yörüngesi ile tüm medeniyetlerde, dikkatleri üzerine çekmiş... Ve en sonunda "altın oran" denilen ve döngüyü pentagram yıldızı şekli ile tamamlayan Venüs, tüm medeniyetlerin kraliçesi olmuş. Savaş ve Barış, ülkelerin ilişkileri, fetihler, sanat ve güzellik, moda ve tasarım, hak ve hukuk, evlilik ve ticari ortaklık ilişkilerine varıncaya kadar toplumu ilgilendiren her sahada üstünlüğünü konuşturmuş... Sümer medeniyetinde "İNANNA", Akadlar'da "İŞTAR", Musevilerde "ASTARTE", Yunan'da "AFRODİT", Roma'da "VENÜS", Arap toplumlarında "ZÜHRE"! olarak anılmış.

Pentagram yıldızını oluşturduğu dönüşünü, Güneş'in etrafında sekiz yılda tamamlar. 2010 yılında başladığı bu döngü, bu retro dönüşü ile sekizinci yılı tamamlayarak, o günden bu güne her şeye tesir eden altın oran etkisi, bizde ne gibi tesirler ile açığa çıkmış bakmak gerek. Az bir zaman değil, dile kolay sekiz yıl, bizi bir forma ve bir şekle dönüştürme sembolü olarak, çok hassas bir şekilde, sanatçının danteli işlediği gibi, ince ince işledi... İşte bu sebeble, şimdi önümüze taşları döküp, 2010 yılı ile başlayan ve hayatınızı ve benliğinizi saran değişim ve dönüşümleri, bir bir muhasebe edip, şimdi "neredeyim ve ne yapıyorum, ne yaptım ve artık ne yapmalıyım?" demenin zamanı.

AY Cebhet'ul Esed (Arslan'ın Alnı) denilen menzilde iken gerçekleşiyor retro hareketi. Bu da meşhur olan ŞIN menzilinin ta kendisi. "Sin Şın'a girdiginde..." diyerek Muhyiddini Arabî Hz. nın bahsettiği, yani Ay, Şın menzilinde iken... Tabii menzile asıl adını veren yıldız ile kavuşum yapsa idi, bahsi edilen hareket tam da yerini bularak gerçekleşti derdim. Ama bunu bir işaret kabul ediyorum.

"Şın menzilinde" Alphard ile kavuşum yapan Ay,  Venüs retrosu hareketinin, nasıl bir seyir içinde geçeceğinin sırlarını veriyor. Görelim; 

Alphard, Hydra takım yıldızının boynunda, turuncu renkli bir yıldız. "Su Yılanının Kalbi" diye de isimlendirilmiş. Alphard ismi, orjinalinde Arapça olan Al Fard... Tek Ferd! Bu şekilde anılmasının bir sebebi var elbet. Aslan takımyıldızının üzerindeki boşluğa yerleşiveren bu yıldız kümesi, o boşlukta tek başına parlar... 

Alphard; bilgelik, sanat, müzik, güçlü tutkular ve nefsin doğası ile ilgili bilgileri sembolize eder. Saturn doğası taşır. Şu an gökyüzünde ,Saturn Oğlak burcunda ve yönetici olarak, güçlü bir konumda. Bu da retro Venüs (Zühre) hareketine tesir eden sürecin, kuvvetli bir nizam ve düzen getireceği vurgusu taşıyor. Bireyin yaşamı içinde, kendini daha güçlü hissederek ayakta duracağı bir nizam ve intizam eylemi var. Gerek kariyer ve iş hayatı, gerek duygular ve aile hayatı içinde, tüm ilişkilerinde daha kontrollü ve yönetebileceği bir kuvvetin açığa çıktığını gösteriyor.

EL MUKTEDİR esması bu menzilin yöneticisi olunca, hareketin seyrindeki terbiye daha netleşiyor. "İktidarının kabiliyetlere nüfuz etmesiyle muktedir olan demektir; bu kabiliyetler, el-Kadir'in iktidarının zuhurlarını irade ettiği kabiliyetlerdir.

Ayrıca el Kadir, kendi ellerimizle yaptıklarımız vasıtasıyla da muktedir olandır. Bu durumda iktidar O'na ait, amel ise bizim ellerimizden ortaya çıkar", diyor Sadreddin Konevi hz. bu ismin şerhinde. 
Ve böylece yukarda bahsini ettiğimiz kuvvet ve Saturn sembolü (Rabbin terbiyesi) , kulun elinde zuhur etmesi ile daha da büyük bir güç haline geliyor. İlahi irade kulun iradesinde kendini gösteriyor. "Her şeyi Allah'tan bilme", kulların elinde gerçekleşen işlerde ilahi iradeyi görmek ve anlamak ve dolayısıyla ilahi rızanın nerede olduğunu da sezmek mümkün. 

Bu bahsini ettiğimiz durumu belki de en iyi şekilde açıklayacak başka bir ifade, Hz. Mevlana'dan gelir : 

"Bu taife elini küfre değdirse, şeriat doğurur". Taifeden kasıt ortada! İlim ve hikmet ehli... Salih Mirzabeyoğlu "İstikbal İslam'ındır" eserinde, Batı fikir ve bilim adamlarının dilinden, İslam anlayışı ve hakikatinin nüvelerini bizzat işaretler. İşte tam da bu menzilin ifade ettiği anlam O'nun kaleminde nefes bulur. "Küfrün batınındaki iman" açığa çıkar. Küfre değen kalem İman doğurur! Yine aynı şekilde İslam fikriyatını anlamada, bilhassa temel taşı diyebileceğimiz, Necib Fazıl "Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu"nda en güçlü kalemini konuşturacak ve "İslam tasavvufu" karşısında "Batı Tefekkürünü" hesaba çekecektir. İman, küfrün kalbinden yeniden özüne döner böylece!

Muktedir esmasının, bu AY menzili içindeki tesirleri, hem maddi hem de manevi kuvvetlerin, kulun eline verilmesi bakımından bir hayli mühimdir. Ve kulun eliyle çıkan hakikati görme keyfiyeti ise bambaşka bir zuhur. 

VENÜS (AKREB) NEPTUN (BALIK) ÜÇGENİ 


 BÜYÜLÜ DENİZ


ÖLÜM ODASI - KAMERİ MENZİL 164

Başlığı altında Salih Mirzabeyoğlu'nun yazdıklarına değinmeden geçemeyeceğim. Onun anlatımı içindeki manalarda, büyülü bir denizin içinde, sonsuzluğu deneyimlersiniz. Yukarda bahsi geçen yıldız ile birebir örtüşen manaları burada sizinle paylaşmak istiyorum. - (Alphard) - Tek Ferd! - Başlık aynen böyle... Ve El KADİR esması ile devam eden manalar içinde, tam da yıldızın adıyla örtüşen ve işaret eden "Hakikat-i Ferdiyye" ve sonrasında açılan AY - ŞIN manaları...

“BİR TEK GECE”

"MATLA’ Beyit: Bende Mecnun’dan füzun aşıklık istidadı var / Aşık-ı sadık menem Mecnun’un yalnız adı var — (Fûzulî)… Füzun: Aşan. Fazla. Taşkın. “İfrat hâlde tecrid”.

Venüs Akreb burcunda tam da bu mana ile örtüşür. "İfrat halde tecrit" Aşkın sınırsız ve sonsuz, taşkın nitelikleri, Venüs Akreb burcunda iken daha belirgin ve rahatsız edici olarak ortaya çıkar. Devam edelim;
"Allah ve Allah Sevgilisi; mutlak hakikati ile “Sin iki kişi demektir”e işaret eden “Re’su’l Cevza”… Sin harfi, Allah’ın “El-Muhyi” ismi ve “Su” mertebesi ile ilgili… Allah’ın kendine bildirdiği ile Allah’ı bilen Resûl’ü, topyekün varlığın kendisinde toplandığı HAKİKAT-İ FERDİYE… Da’va Cetveli’nde Allah’ın “El-Kadir” ismi, Kaf harfi ile işaretlenmiştir..."
Hakikat-i Ferdiyye... AL FARD (Alphard) yıldızının manasını canlandıran, kendine mahsus bir nitelik ile ortaya çıkıyor. SİN yani AY, AL FARD yıldızı ile kavuşumunda, Allah Sevgilisi'nin manasını, üstelik "El Kadir" ismi ile de kuvvetlendirerek, bu menzil içindeki hususiyetine dikkat çekiyor. "EL MUKTEDİR" diye de geçen bu ismin menzili, malum konumuz olan "ŞIN" menzili yani "Cebhetu'l Esed - Aslan'ın Alnı"... Asıl dava Allah Resulüne duyulan aşk ve O'nun hakikatinin nefslerde dirilme davası. Bunu anlamadan ve bu ruha ermeden gerçekleşebilecek tüm oluşlar sakat ve bozuk olacak ve FERDin gelişimi, tekamülü mümkün olmayacaktır. Sadece nefsi değil, "Bütün Fikrin Gerekliliği" için de bu şart. O'nun hayatının hakikatine ermek davasına erme zamanı. Asıl cephe işte bu! Zühre (Venüs) bu sembol ile bize bunu anlatıyor bu menzilde. Salih Mirzabeyoğlu Hakikat-i Ferdiyye eserinde, ferd ferd hepimizde dirilmesi gereken manayı, bakın nasıl da olması gerektiği gibi ustalıkla anlatıyor:

"Bütün insanlık tarihi içindeki derinliğine ve genişliğine insan oluşları, "tek fert"te tecelli eden hakikatin ve zaman gayesinin temsilcileri olarak, "tek fert"in kadrosudurlar. Bu tek fert, topyekün zaman ve mekanın emrine verildiği, varlığın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı, Gaye-İnsan ve Ufuk-Peygamber olarak Allah'ın Sevgilisi’dir; Hakikat-i Ferdiyye Ferdin Hakikati- Fert hakikati... Her Peygamber'de her birinde her birinin hissesi bulunmak üzere, bir hikmet tecelli etmiştir; Resûller Resûlü'nde ise bütün hikmetlerin toplamı... Ferdin Hakikati... Ferdî hikmetin aslı!.."

İşte asıl olan bu! Bu mana ferdin asli hüviyetinde zuhur edince ancak ferdin hakikati ortaya çıkabilir. Tıpkı Resulullah ile yaşayan ve onun sohbetlerine nail olan Sahebe Kiram gibi. Her biri "GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİ", bir ferd olarak O'nu yansıtan ve Allah Sevgilisi'nin manası ile dirilmiş hakiki FERDlerdir. Tüm bu manalar silsilesi içinde Allah'ın Aslan'ı hz. Ali'yi anmadan geçemeyeceğim. Hele ki Hakikatül Ferdiyye ve Ferd manası Aslan'ın Alnı menzilinden geçer iken... 
"Allah'ın Resulü bir gün, hz. Ali uzaktan görününce buyurdular: "İşte Arab'ın efendisi!" Hz. Aişe soruyor: "Arab'ın efendisi sen değil misin ey Allah'ın Resulü?" Şu cevabı alıyor hz. Aişe: " Ben insanoğlunun efendisiyim, Ali ise Arab'ın efendisi" Ve böylece "efendiliğe" geçen mana...
Dolayısıyla Bireyin Zühre (Venüs) retrosuna vereceği cevab, kendi nefsinde ve ruhunda her şeyden önce, Allah Resulü'nün manası, aşkı, vecdi ile O'nun hayatına yani sünnetleri ve yaşam biçimi ve fikri ile hemhal olmaktır. Allah Resulü'nün aşkını, vecdini taşımayan ve O'nun yaşam biçimine ve fikrine aykırı duran, düşman olan ve sevmeyenler için de zorlu imtihanlar ve sıkıntılar  zamanı... Müslüman olmak bu durumu kurtarmıyor. Allah ve Resulüne imanın hakikati sorgulanıyor... Nerede durduğunuza ve olduğunuza dikkat edin.

Yazının devamında Salih Mirzabeyoğlu'nun "Ay - Şın" hakkındaki açılımlarına baktığımızda "imanın zevken idrak" manası ile hayat bulmak ve yaşamak olduğuna dikkat çekiyor ve Venüs'ün iştikakları açılıyor... Üstelik bu iştikak öyle bir noktada tamamlanıyor ki, Akreb'in tasarruf eden nazarı ile Venüs arzı endam ediyor... Mana büyüklerinin nazarında görünen... Nazar eden... Tasarruf etmek anlamında... Tesiri altına almak ve kalbine hükmetmek!

80: AYŞ-Hayat. Dirilik. Yaşama, yaşayış. Zevk-u Safa (Allah’ın bildirdiği ve Resûlü’nün gösterdiği “iyi, güzel, doğru” pusula iğnesi; İmân zevken idrak - ve İslâm… Ayş: Ay-Ş… Güneşi bağrında barındıran Ay ve Şın: 300: Fikr)… MUKMİRE-Mehtab. Ay ışığıyla aydınlanmış: 380: MÜFESSİR-Tefsirci… Tefsirci’nin aslında ne olduğu ve ne olması gerektiği de böyle!

"İngilizce, LADY-Kadın. “Gece. Tarık, Venüs. Vavî. Gönül. Kalb. Takva”: 45: ADAM-İnsan. Erkek kişi… MANZUR-U Nazar-ı Piran-ı Kiram-(Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin mühründen: Keremli Pirlerin Nazarlarına Görünen, bakılan… Nazar: Bakmak. İdrak etmek):


"Hesaba çekilmeden evvel nefsinizi hesaba çekin" 

İlişkileri temsil eden bu sürecin açıları içinde, açığa çıkan anlamlardan biri de işte tam da aşağıda yazdığım gibi...
İnsan bu, ne yapar eder yine de kendine hak bulur. Çünkü "kurban" psikolojisi "birey" olma psikolojisinden daha kuvvetli. Kurbanı oynamak daha kolay, vicdan daha kolay paçayı kurtarır.  Retro Zühre (Venüs) ile en çok uyanık olmamız gereken mesele bu. Asla kandırıldım, aldatıldım şeklinde tezahür eden isyanlara kanmayın. Çünkü her ne olduysa bilerek ya da bilmeyerek izin verdiniz. Öyle ise yüzleşin ve dürüstçe hataların tüm payını kendinize çıkarın. 
Karşı tarafı suçlamaya başladığınız anda kendi nefsinizin tuzağına ya bilerek kendinizi kaptırıyorsunuz -kolay geldiği için- ya da kendinize yalan söyleyerek günü ucuz bir şekilde kurtarmaya bakıyorsunuz.  Oysa Ferd olmanın hakikati, önce kendinize yalan söylememekten geçer. Kendine dürüst olan ise, nefsin her türlü tuzağına karşı uyanık olma mekanizmasını ayakta tutacak ve kimseyi "aldatmak" ya da "aldanmak" gibi tuzak cümlelere kucak açmayacaktır. Ne siyasette ne ticarette ne evlilikte ne de ortaklıkta asla kabul edilemez bir davranış modelini anlatmak istedim. 
Zira bu öyle bir durum ki nefs bu oyunu oynayıp kendini aklamak ile meşgul iken, imanınızdan dahi olabilirsiniz. Sürekli karşı tarafı suçlayan ve kendini aklamakta "mangalda kül bırakmayacak" kadar mahir olan nefs, size kendini "mazlum"u oynar bir şekilde gösterecek ve hakikatte ise sizin canınıza kasdetmekte hiç bir merhamet göstermeyecektir.

"Hesaba çekilmeden evvel nefsinizi hesaba çekin" 

                    HİCRİ YILBAŞI - YENİ AY YENGEÇ BURCUNDA YENİ AY YENGEÇ BURCUNDA ALHENA MENZİLİNDE     Güneş Ay kavuşumuna -Yeni Ay- eşli...