YENİ AY : ADALETİN DİLİ... RUH IL KIST ... ADALETİN RUHU!
GÜNEŞ AY KAVUŞUMU, AKREB BURCUNDA...
ZUBEN EL GENUBİ YILDIZI İLE KAVUŞUM
(7 KASIM 2018 - REBİ UL EVVEL HİCRİ 1440)
Güneş ve Ay Akreb burcunun 15. derecesinde, yeni bir aya girmenin heyecanı içindeyiz. Safer ayının bitişi ile başlayan Rebiul Evvel ayının heyecanı başladı bile. Sevgili'nin doğduğu bu ay... Akreb burcu temaları içinde, Zuben el Genubi yıldızı ile kavuşum yaparak, tutkulu bir "ADALET SAVAŞÇISI"nın portresini çiziyor bizlere... Zuben el Genubi, Terazi takımyıldızının "güney ölçeğindeki" yıldız. Ay menzili olarak da ZUBANA menzili diye geçen...İnceleyelim tüm sembollerin dilini.
Zubana... Zebane, Zubane Farsça kökenli bir kelime. Terazinin dilciği, kemer tokasının dili ve alev dili gibi anlamlara geliyor. Hatta Meninski sözlüğünün bir de anatomik bir anlam yüklediğinden bahsedilir; "avretlerun ud yerlerindeki dili"... Bitmiyor tabii daha ilginç bir şekilde kelimenin açılımı devam ediyor. Türkçede vav harfi ile yazılarak "zıvane" ye dönüşüp "alev dili" anlamını kazanıyor. Ahmet Vefik Paşa'ya göre; "zubane veya zıvane" değirmen taşının aks mili... Ve "zıvanadan çıkmak" ile bir deyime dönüşen anlam... Dengeyi kaybetmek, tehlikeli olmak... anlamlarına gelir! Kelimenin bizi getirdiği anlam silsilesi burada bitmiyor tabii... Asurca sözlüğünde "zibanitu... Terazi ve gökteki Terazi burcu" anlamına geliyor. (Kelimebaz - Sevan Şivanyan)
Bu kelimenin silsile şeklinde, kadim dillerden günümüze gelen anlamı, bizi onun derin anlamları içinde düşünmeye zorluyor. Asur medeniyeti döneminde bu yıldız için bu ismin kullanılmış olması da, astronomi ve astroloji ilminin, insanlık tarihi ile bir arada nasıl da yürüdüğünün en büyük ifadesi oluyor bu arada.
Akreb Burcu dediğimizde aklımıza ilk gelen "güç ve kontrol tutkusu". Özellikle sabit yıldız ile (zuben el genubi) yapmış olduğu kavuşumda bu özellik daha da güçleniyor. Çünkü kelimeye eşlik eden anlamlar içinde "zebun" kelimesi ,"güçsüz bırakmak" anlamıyla bizi hayrette bırakıyor. Asrın mütefekkiri, şehid Salih Mirzabeyoğlu ile devam edelim, manalar zincirine.
(Zebani: Cehennemde vazife gören melek... Zeban: Dil,lisan... Üstad'ımın bir noktalaması:
Ateş benim yıkayan, yuyan, emziren annem/ Bir arınma kurnası olsa gerek Cehennem!)
Üstad'ımın 1982 tarihli, "KÜLHAN YERİ" isimli şiirinden: "Yaklaştım hamamda külhan yerine/ Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler/ Saplandı mı akıl bir kez derine/ Her an dirilmeler, her an ölmeler!)... (Ölüm Odası B Yedi 373)
Çok mühim tevafuklar içinde bir YENİ AY HARİTASI... İstanbul için çıkarılan haritada Yükselen İkizler Burcu, Fortuna ile kavuşumda. İkizler deyince de aklımıza ilk gelen, dil, konuşma ve iletişim... Ay'ın kavuşum yaptığı menzil ile örtüşen anlamlar birbirine kuvvet veriyor... Düşünce, iletişim ve fikir alışverişlerinin yoğun olacağı bir döneme işaret ediyor... Yöneticisi Merkür,Yay burcunda... tam da yükselen İkizler karşısında Yay burcunda karşıtlık halinde. İlişkiler için gerilimli ve tartışmalı ortamları işaret etse de, entellektüel anlamda yoğun, sosyal iletişim içinde olunacağı bir ay. Ama çeşitli riskleri de barındıran bir süreç. Fikir alışverişleri ve iletişim, çekişme ve fikir ayrılıklarına da sebeb olabilir. "Her şey zıddıyla kaimdir" hakikati ... Kendimizi tam zıddımız üzerinden anlayabileceğimiz ve anlatabileceğimiz bir süreç... Her bireyin kendi şuur süzgecine göre kendisini ve karşısındakini idrak edebileceği önemli vakitler...
Düşünce ve muhakemenin yakıcı etkileri ile yapmamız gereken muhasebenin eşiğindeyiz... Muhasebe! Kendini bile bile ateşe atmak ve nefsi yıkamak, arındırmak bu yakan alevlerin içinde. Kolay iş değil bu ve kimse canı yansın istemez... Kaçar NEFS, muhasebenin, cehennem gibi her an ölümle burun buruna getirip öldürmeyen zehrinden. Nefs muhasebesini yapamayan bireyden ne fikir ne de fikri anlayan bir ruh bekleyemeyiz. Nerde"fikir çilesi"...
Merkür Yay burcunda iken, haddinden fazla iyimser mizacı ile çok meraklı halleri ve yabancı dil öğrenme yeteneği ile dikkat çeker. Yabancılar ile iletişim doğal ve spontane bir şekilde gelişir. Üstelik Yay burcunun yöneticisi Jüpiter de Yay burcuna giriş yapıyor. Din, inançlar, örfler, din adamları, kanun adamları, kanunlar ve yargı ile ilgili konularda büyüme, genişleme dönemine giriş yapıyoruz. İletişimin konuları da böylece ortaya çıkmış oluyor. Entellektüel, zeki, özgür ve kendini direk, doğrudan ortaya koyan cesur ve korkusuz bir süreç var önümüzde. İdeallerin daha da parlayarak düşünce ve ifade özgürlüğü vurgusu, bahsini ettiğimiz konularda daha da çok güçlenerek ifade bulur. Ama siz siz olun "kibir" konusunda bir hayli uyanık olun, derim.
AY'ın bulunduğu "Zubana menzili" MERKÜR katını da temsil eder iken, ASC (Yükselen) İkizler ile menzilin Merkür vurgusu bir hayli güçlü, yoğun ve etkileyici, üstelik kontrolü elinde tutmak isteyen bir gücün açığa çıkışını sembolize ediyor.
MERKÜR TAHTINDA HZ. İSA... RUHU'L KUDS...
RUHU'L KIST!
Salih Mirzabeyoğlu Berzah isimli eserinde, Abdurrahman Cami hz.'nin "NEFAHATÜ'L ÜNS" isimli eserinden "İnsani Hakikatin Perdeleri" isimli bir başlık altında, "Alemde İnsan" konusunun derinliğini, ancak İslam Alimlerinin bilebileceği bir sır perdesini aralayarak gösteriyor. Üstelik bu konu tam da "Kamer Menzilleri"nin ifade ettiği manayı ve ilmin açılımının kaynaklarını göstermesi bakımından da çok mühim bir kaynak.
Zubana Menzili Hz. İSA makamını anlatır ve Merkür katını gösterir. Bahsini ettiğimiz kaynakta
geçen bölümde bakın hz. İsa makamı nasıl anlatılıyor:
"HAFİ GAYBI: İsa Aleyhisselam ve Perşembe günü ile irtibatlıdır. Latifesi, Latife-i Hafi'dir. Gayet parlak bir siyahtır. RUHU'L KUDS, denir. Zati sıfatlar tecelli eder. Bu makamda zındıklık ve ilhaddan korkulur. Mahlukatın bütün davranışlarını Hakk'ın vücudundan bilip, helal haram sınırını kaybeder. Allah'a sığınırız."
Bu manalar içinde menzilin ifade ettiği anlamın derinlikleri içinde, karşımıza çıkan bir diğer tevafuk, Jüpiter günü olarak geçen Perşembe gününün de hz. İSA ile irtibatlı olması, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve her makam içinde ayrı manalarda zuhur ettiğini gösteriyor. Tam da Jüpiter'in bu menzil ile birlikte yönettiği burç olan YAY burcuna geçişini de bir hayli mühim, etkin ve güçlü bir rol ile karşımıza çıkarıyor.
Ne anlamalıyız? Gizli sır anlamına gelen "Hafi Gaybı", çeşitli hikmetlerin zuhur edeceği, aşikar olup gözümüze görünecek ilahi seyrin, güzel haberlerini gösteriyor. Gösteriyor ama bireyin bu süreci sadece seyretmesi ne işe yarar ki? Bu süreçten istifade etmeli hem de olabilecek en azami seviyede... Bu süreç ile ilgili en büyük sıkıntı ise, meydana gelen güzel hadiselerin nefsten bilinmesi tehlikesi... Bireyin bunu hakettiğini ya da çalışarak elde ettiğini düşünerek, Rabbi unutmak ve şükredici olamamak, hem zındıklık hem de tepetaklak tersine dönecek bir süreç olarak karşımıza çıkar. Ya da nefs kibir içinde manevi bir helak ile kaybolabilir. Çünkü bu menzilde her şeyi HAK'tan bilecek bir nefs istiyor Rabbimiz. Yoksa tekamül sürecinin terbiyesi, "Akrebin Kıskacı"nda daha da ağırlaşarak, "niye bu hale düştüm" diyecek bir noktada buluverir kendini.
Salih Mirzabeyoğlu'ndan devam ediyorum... yazısına şu başlık ile giriş yapmış...
"RUHU'L KIST - ADALETİN RUHU
......................................................................................................
RUH'UL KIST - Adalet ruhu, adaletin ruhu. (Kıst- Adalet etmek. Hisse, pay. Nasib. Kısım. Mizan, ölçü, denge. Ruh: Can, nefes, canlılık. Öz, Hülasa. His. Kur'an. İsa Aleyhisselam. Cebrail Aleyhisselam. Korkmak... Ruh-Yüz, çehre. Efsanevi bir kuş..."
Yazısında hayretle seyrettiğimiz şey, menzilin manalarının ve açıldığı kapılarının O'nun eliyle ve ilmiyle de kuvvetlenmesi... Hele ki menzil için açtığımız "ADALET" manasının, Terazi Burcu ve Zubana menzili içindeki yıldızları da içine alarak kuvvetleniyor olması... Mizan, ölçü, denge manaları Terazi burcu içinde yer bulurken, menzilin hz. İSA ile ilişkisini ve "RUH'UL KIST" ı izliyoruz.
Allah Sevgilisi'nin isimlerinden olan Ruh'ul Kıst hakkında bakınız neler anlatıyor... Ölüm Odası yazı dizisinin 210. bölümünde!
"Allah Sevgilisi’ne Ruh-ül Kıst denilmesindeki hikmet: Kıst, adalet mânâsındadır. Bütün âlemin nizâmı, aralarında olan cümle hâllerin adaleti, Resulullah Efendimiz’in vücudu iledir. Kendisine nazil olan Kur’ân-ı Azim ve İlâhî vahy, Rabbanî ilhâm ve Şer’i hükümleri icra ve infaz ettiği için, kendisine Ruh’ül Kıst denilmiştir!”… Adalet, mülkün temelidir; Kâinat çapında ülkeye, insanlık kadrosundan ferde kadar, mülk ve adalet en geniş mânâsıyla “ruhî muvazene” sırrı ve bu sırra riayette beden isteğidir. Temel, fikir ve aksiyon hâlinde hedef gaye…
ÜSTADIM’dan:
“Kayalıklı boğazlarda yön arayan bir gemi / Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez!”…
Usta Kaptan kılavuz, Allah Sevgilisi’nin izinde olan O Nur’un varisleri ile “Ruh’ül Kıst”ı, “İslâm’da idare şekli yok, idare ruhu vardır!” ölçüsüyle devam ettirenlerdir…"
"Adaletin Ruhu" ismi ile anılan Allah'ın Sevgilisinin, adaletin tecelli ettiği yüz, mana ve hüküm sahibi olması, Kumandanın da belirttiği gibi "şer'i hükümleri icra ve infaz" etmesi sebebi iledir. Allah ve Resulünün emir ve hükümlerinin ve yönetim ruhunun dışında ve hatta bizzat karşısında durarak "adaletin tecelli" etmesini isteyen ve umanlar için "adalet" nasıl bir şekil alıp kendilerine döner bilinmez! Hakikatin hakikati olarak karşımızda duran, "Adalet'in Ruhu" hikmetinin açığa çıkmadığı "hukuk sistemleri"nden sadece, "kargaşa, düzensizlik ve nizamsızlık" zuhur edecektir. Böyle bir sistem içinde, adaletin zuhur etmesini beklemek beyhude bir bekleyiş olur.
"Türkiye'de büyük bir İslami zuhur, gerçek bir İslam İnkılabı bekleniyor... Batıya baktığımız zaman, Batı da her alanda iflas ettiğini, fikir, sanat, hal diliyle ifşa ediyor; mesela tarihçi Toynbee, "İstikbal İslamındır, denenmemiş bir o var!" der....................................
"İslam zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır! diyorsun, dönüp de "bu ne diyor?" diyen yok!"
Bir zamanlar Nokta dergisine verdiği röportajda tam da bunu ifade ederken, muhabir ısrarla şöyle diyor bakın!
- "Ama 12 Eylül'den sonra sola hürriyet kalmadı... Halbuki..."
ve cevab...
-"Canım, 12 Eylül ile ne alakası var!.. 12 Eylül'den önce neredeydiler?.. Siyasi itiş kakışlar dışında mücerret tefekkürden haberleri yok! Ne Batı tefekküründen anlıyorlar, ne İslami.............................................
İşte mesele!.. En büyük revizyonist Lenin'dir; iradi müdahaleyle tabii akışın dışında ihtilal yapmıştır... İşte "irade" davası... Yok ki!"
Bir zamanlar Nokta dergisine verdiği röportajda tam da bunu ifade ederken, muhabir ısrarla şöyle diyor bakın!
- "Ama 12 Eylül'den sonra sola hürriyet kalmadı... Halbuki..."
ve cevab...
-"Canım, 12 Eylül ile ne alakası var!.. 12 Eylül'den önce neredeydiler?.. Siyasi itiş kakışlar dışında mücerret tefekkürden haberleri yok! Ne Batı tefekküründen anlıyorlar, ne İslami.............................................
İşte mesele!.. En büyük revizyonist Lenin'dir; iradi müdahaleyle tabii akışın dışında ihtilal yapmıştır... İşte "irade" davası... Yok ki!"
(Salih Mirzabeyoğlu - İstikbal İslamındır )
"İrade Davası" işte tam da olması gereken... Hani helva yapmak için her şey mevcut. Tüm malzemeler var ama "KİM" bu iradeyi elinde tutacak?
"İrade Davası" işte tam da olması gereken... Hani helva yapmak için her şey mevcut. Tüm malzemeler var ama "KİM" bu iradeyi elinde tutacak?
"İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!"
mısralarıyla kulaklarımızda çınlayan Üstad Necib Fazıl'ın MUHASEBE şiiri laf olsun diye yazılmadı elbet."İdeolojik tarihin" yalan üzerine kurgulanması ve buna inanan ezberci neslin şuur seviyesinin yükselişini, kendi doğrusunun ve hakikatinin peşinde koşma hürriyetinin hakikatini idrak etmesini nasıl bekleyebiliriz ki? Tarih şuuru ve bilinci ve yönetimin temeli yalan üzerine kurulu... Oysa ahlak olmadan hukuk olmaz. Ahlak olmadan kanun doğru uygulanmaz. Ahlak olmadan "Adalet" ortaya çıkmaz. Daha yolun başında yalan ile "zıvana"dan çıkan yönetim ahlakının şimdi geldiği nokta ise tamamen tepetaklak. Her şeyde büyük bir kargaşa hakim. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu öyle açık seçik dile getiriyor ki bu durumu;
"Nitekim genci "şen sıpa" çizgisinde tutamayınca, resmi kanallar İslami motiflere başvuruyorlar; İslam'ın istismarı sözkonusu, İslama hizmet değil... İşte "muzır yasası"; bataklık dururken, sivrisinek öldürmeye yeltenme..."
Tam da bahsini ettiği sürecin daha da genişleyerek büyüyerek ve yayılarak nasıl da korkunç bir seviyeye geldiğini izliyoruz. "İslam istismarı"! "İslama hizmet değil"!
YENİ AY'IN YÖNETİCİSİ MARS KOVA'DA
Kova Burcu kendisi için değil "insanlık" için bir şeyler yapmanın çabasını temsil eder. Elinde Kova ile SU taşıyan İnsan sembolü... Düşünce dünyası bitmez tükenmez bir kaynak... Sürekli üretken bir hal... Bunu yaparken de tamamen kendine has, kimseden etkilenmeyen bir tutum sergiler. Özgür ve hür irade onun en büyük gücü. Toplumun içinde ama tamamen sıradışı bir tavır ile yaşamayı tercih eder. Kova Burcunun yöneticisi olan Saturn ise sınırları, kuralları, kaideleri, yöneticileri ve "işkolik" diyebileceğimiz, "yüksek hedefler"i olan OĞLAK burcunda hareket ediyor. Hem Mars hem Saturn, Uranus ile irtibat halinde...
Yüksek fikirler ve ideallerin hedeflendiği süreç, ani çıkışlar ve süprizlere gebe. Hedefleri ve idealleri gerçekleştirmek için, güçlü ve kuvvetli, ayakları yere sağlam basan değişimleri destekliyor. Geçmişe dayalı bazı gecikmeler yüzünden, gündeme yeniden gelecek olan yeni düzenlemeler, hayatın seyri içinde kalıcı kararlara ve hükümlere dönüşecek. Mutmain olma zamanı... Emin olma zamanı... Olgunlaşma zamanı... Ölçülerin ne olduğunu idrak etme zamanı... Zaman... Zamanın yöneticisi Saturn! Bunu daha iyi anlayabilmek için... Zaman konusunda Üstad Necib Fazıl, Salih Mirzabeyoğlu'na onun şahsında dava şuuruna sahip müstesna gençlere, üç tehlikeden bahsediyor; İşte üçüncüsü;
"Zamanı israf etmeme şuuru... Zaman öldürmenin değil, yaşatmanın zemini... Hemen olacakmış ve şu anı değerlendiremezsen olmayacakmış gibi, içinde bulunduğun anı değerlendirme, hiç olmazsa değerlendirememiş olmanın sancısını duyma şuuruyla, yavaş yavaş, kıvamını bula bula, hazmede hazmede, sıra ile oluş prensibi... Bizim şipşak fotoğrafçılıkla alakamız yok!" (Necib Fazıl'la Başbaşa)
Anlatmak istediğime tercüman olan bu sözler bahsini ettiğim sürecin tam da tarifi! Adalet vurgusu içinde gelen bu menzil, tam da kuvvetli adımları atma zamanını ve vakti iyi değerlendirmenin şuurunu işaret ediyor...
"Netice olarak, zaman israfı içindeyiz; zaman ölçümüz yok. Zaman olmayan yerde de iş ölçüsü yok..................................
mücerred meselelerle pratik meseleler arasındaki alakanın anlaşılmadığı yerde, hiç bir çözümün de sözkonusu olamayacağını göstermek; önce ilim adamı geçinenin gözünde, "hikmet planındaki düşünce"nin lüks ve fantezi olmadığı anlaşılmalı, sonra etkili ve yetkililere aktarılmalıdır. Köy bilmişliği ile bir yere varılamaz."
(İstikbal İslam'ındır- Salih Mirzabeyoğlu)
Özellikle Mars ve Uranus arasındaki irtibat bana "Kendinden Zuhur" manasını ilham ediyor... Bununla birlikte ifade etmeye çalıştığım "irade hürriyeti" ise bundan bağımsız ayrı bir konu hiç değil... İrade hürriyetini kullanma kuvvetine sahip olmak, "kendinden zuhur" ile birebir alaka içinde... Allah Sevgilisi'nin ahlakında kıvam bulmak ve bu ahlak ile "Adaletin Ruhu"na ulaşmak, nasıl da menzilin hakikatine doğru kıvrılıyor ...
"KÜRSÎ, Heba’nın Arş’tan sonra kabul ettiği başka bir cisim; ve Mutlak hükümlerden sonra, onun Kürsî’de ikiye ayrılması ve kulun kesin uyması gerekenlerinden başka,
irade hürriyetine bağlı yapıp etmelerinin, neticede
“kim ne yaparsa yapar, yaptığı Allah’ın dediğidir sırrının toplandığı yerdir”;
bu Hakk’ın Hak ile kaim olduğu ve Allah’ın rahmetinin baskınlığında tecelli eden bir “Kıst-Adalet” merkezidir. "
Yorumlar
Yorum Gönder